Embriyo implantasyonu sürecinde HBEGF ve AKT sinyalizasyonu aracılığıyla FoxO1 ekspresyonunun düzenlenmesinin araştırılması


Tezin Türü: Doktora

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Akdeniz Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, -, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2023

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: DİLEYRA ADIGÜZEL KAYA

Asıl Danışman (Eş Danışmanlı Tezler İçin): Güler Leyla Satı Duran

Eş Danışman: Çiler Çelik Özenci

Özet:

Amaç: Farede embriyo implantasyonu sürecinde endometriyal lümen epitelinde epitelyal bariyerin kaldırılması mekanizmasını kontrol ederek implantasyonu düzenleyen FoxO1 molekülünün, embriyonik HBEGF ve AKT sinyal yolakları ile ilişkisini araştırmak.

Yöntem: Normal gebelikte epitelyal bariyerin kalkması sürecini içeren G4 gece (23:00), G5 sabah (09:00), G5 gece (23:00), G6 sabah (09:00) günlerinde ve HBEGF ve AKT sinyalini inhibe eden moleküller ile kaplanan boncukların (bead) transfer edildiği fare endometriyumunda HBEGF, AKT, p-AKT ve FoxO1 ekspresyonları immünofloresan işaretlemelerle değerlendirilmiştir.

Bulgular: PI3K sinyalizasyonunun aktivasyonu ile endometriyal lümen kapanması gerçekleşir. Embriyonik HBEGF, endometriyum epitelinde PI3K sinyalizasyonunu başlatır ve böylece AKT aktive olur. Bunun sonucunda embriyonun temas ettiği lümen epitelinde FoxO1 sitoplazmaya taşınır, epitelde apoptoz önlenir ve bunun yerine embriyo entozis ile epitelyal bariyeri aşar. Epitelyal bariyerin aşılmasından sonra, nükleusa geçen HBEGF kendi transkripsiyonel inhibisyonunu başlatır, böylece nükleer FoxO1 birikimine sebep olur ve kapanan lümen epitelinde apoptoz gerçekleşir.

Sonuç: Bu çalışmada, HBEGF, AKT, p-AKT ve FoxO1 sinyalizasyonunun embriyonun epitelyal bariyeri aşma sürecindeki rolleri ortaya konmuştur. Günümüzde tekrarlayan gebelik kayıplarının nedenleri arasında % 40-50’si ise açıklanamayan nedenler olarak belirtilmektedir. Bunlar göz önüne alındığında embriyonun epitelyal bariyeri aşamaması durumu insanda açıklanamayan gebelik kayıplarının sebepleri ile ilişkili olabilir. Diğer yandan AKT, p-AKT ve FoxO1 molekülleri sağlıklı bir gebeliğin yanı sıra sağlıklı bir endometriyal homeostaz için de önemli görünmektedir. Bu nedenle çalışmamızın sonuçları, endometriyal hastalıklar için terapötik hedef molekül geliştirilmesi bağlamında da yeni projeler yapılması için bir temel oluşturmuştur.