Tezin Türü: Yüksek Lisans
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Akdeniz Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Department Of Foreign Language Education, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2014
Öğrenci: Tuğçe Akyol
Danışman: SİMLA COURSE
Özet:Bu çalışmanın amacı, sınıf içi iletişimde İngilizce'yi ana dili ve yabancı dil olarak konuşan İngilizce öğretmenleri arasındaki farklılıklara ve benzerliklere ışık tutmaktır. Böylelikle, bu çalışma, başarılı bir sınıf etkileşiminin yollarını bulmayı amaç edinmiştir. Bu çalışmanın nitel bir çalışma olması yanı sıra, araştırma verilerinin toplanabilmesi için kullanılan diğer bir yaklaşım da söylem analizidir. Araştırma verileri, Türkiye'deki özel bir üniversitenin İngilizce Hazırlık Okulu'nda görev yapan üç yabancı ve üç de yerli öğretmen olmak üzere toplam altı kişiden elde edilmiştir. Araştırmanın başlıca veri kaynakları, sınıf gözlemleri, öğrenci ve öğretmen görüşmeleri ve bilgilendirme anketinden oluşmaktadır. Elde edilen verilerin analizi aşamasında, başlıca üç model kullanılmıştır. Bu sistemlerden ilki, Sinclair ve Coulthard'ın (1975) ortaya attığı IRF (soru – cevap – geri dönüt) modelidir. Diğer bir model ise, Barnes (1969), Long ve Sato (1983) tarafından geliştirilen dört farklı soru tipidir ( açık uçlu, kısa cevap, öğretmenin cevabı bildiği ve cevabının sadece öğrenciye bağlı olduğu sorular). Bu çalışmanın verilerinin analizinde kullanılan bir diğer model ise, Walsh'ın ürettiği SETT (öğretmen dilinin öz değerlendirmesi) modelidir (2006). Çalışmanın sonuçlarına bakıldığında, her iki öğretmen grubunun da öğretmenin sorusu, öğrenci cevabı ve öğretmen onayı olarak devam eden modelin, özellikle materyal ve dil yapısı çalışmaları sırasında düzenli olarak birbirini izlediği konusunda benzerlikler görülmüştür. Buna ek olarak, her iki öğretmen grubunun da sınıf içi iletişimi arttırmak adına büyük oranda öğretmenin sorunun cevabını bildiği kısa cevaplı ve açık uçlu soruları kullandıkları saptanmıştır. Bu sonuçlar, öğretmen görüşmelerinden elde edilen verilerle de desteklenmiştir. Diğer bir bulgu ise, İngilizce'yi ana dil olarak konuşan öğretmenlerin açık uçlu ve öğretmenin de cevabını bilmediği soruları daha çok kullandığı belirlenmiştir. Bu tür soruların, öğrenciden gelen cevabın daha anlamlı ve uzun olmasını sağladığı belirtilmiştir. Bu soru tipi, öğrenci iletişimini arttırması açısından büyük önem taşımaktadır. Buna ek olarak, öğretmenlerin soru sorduktan sonra bekleme sürelerinde farklılıklar ortaya çıkmıştır. Sonuçlara bakıldığında, yabancı öğretmenlerin daha fazla bekleme süresi kullandıkları ortaya çıkmıştır. Bu durum, bekleme süresinin yabancı hocaların sınıf iletişimlerinde olumlu bir etkisi olduğunu göstermiştir. Son olarak, Walsh'ın SETT modeli ışığında, her iki öğretmen grubunun da farklı amaçlarla değişik soru tiplerini kullandıkları görülmüştür. Bu sonuçların ışığında, söylem çözülmesi yardımıyla, özellikle birkaç soru tipinin diğerlerine göre daha çok kullanıldığı ortaya çıkmıştır. Diğer bir önemli fark ise, yabancı öğretmenlerin dil yapısından çok mesajın içeriğine yönelik sorular sorması, önceki sorunun tekrar edildiği soruların fazlalığı ve bir önceki cevapla ilgili açıklamanın istendiği soruların sayıca fazlalığı dikkat çekmiştir. Ayrıca, yabancı öğretmenler tarafından, daha çok mesaja yönelik ve anında düzeltmenin yapıldığı soruların daha fazla kullanıldığı saptanmıştır. Bu çalışma, öğretmenin sadece bir bilgi aktarıcısı olmadığını; ancak öğretmen – öğrenci etkileşiminde, öğretmenin anlamlı iletişimi desteklediği ve kolaylaştırdığı ortaya çıkarmıştır. Bu çalışmanın sonuçları, amaç dili ana dil olarak kullanmayan yabancı dil öğretmenlerinin, sınıf içinde kullanılan dili kontrol edebilmek için farkındalıklarını arttırmaları açısından önem taşımaktadır.