in: Göç Ülkeleri Olarak Almanya ve Türkiye, Erol Esen,Damaris Borowski, Editor, Siyasal Kitabevi, Ankara, pp.25-44, 2022
Türk
işgücünün Almanya’ya göçü, 1961 yılında imzalanan bir anlaşma ile başlamış,
yıllar içerisinde nitelik değiştirerek halen sürmektedir. Ancak Türkiye,
Almanya için tek göç kaynağı değildir. Yüzyıllardır göçmen işçi çalıştıran
Almanya, özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra diğer birçok Avrupa ülkesi
gibi göçmen işçi almaya başlamıştır. Önceleri Avrupa ülkeleri ile sınırlı kalan
işçi alımı, daha sonra Türkiye, Fas ve Tunus’u da içine alarak devam etmiştir.
Petrol krizi ile 1973 yılında “misafir işçi” alımı durdurulan Almanya’da göç, daha
sonra aile birleşimi çerçevesinde devam etmiştir. Birinci Dünya Savaşı’ndan
beri zaman zaman etnik Almanların da katıldığı göç hareketleri, bugün
Almanya’da üçüncü bir grup olan “göçmen kökenlileri” ortaya çıkartmıştır. Kökenleri farklı olmasına rağmen Almanya’ya göç eden yabancı
uyruklu çalışan ve mülteciler, etnik Almanlar, vatandaşlığa kabul edilenler ve
bunların aileleri göç politikalarının hedef kitlesini oluşturuyor. Önceleri
niteliksiz, düşük ücretli ve yardımcı işlere yönelik göçü yönelten politikalar,
2000’den itibaren yeni bir döneme girmiştir. O zamana kadar ABD’den
sonra en fazla göç alan ülke olmasına rağmen bir göç ülkesi olduğunu kabul
etmeyen Almanya, yüksek donanımlı uzman ve nitelikli eleman
ihtiyacının da doğması ile göç politikalarını iki ana hedefe yöneltmiştir:
Yabancı işgücü alımını hızlandırmak ve içerideki göçmenlerin uyumunu sağlamak.
2005 yılında kabul edilen Göçmen Yasası, hem yeni işgücü alımını güvence altına
almayı hem de ülkede yaşayan göçmen kökenlilerin diğerleri ile eşit koşullarda
toplumun tüm alanlarına katılımını sağlamayı hedeflemektedir. Savaş sonrası
dönemde 65 yılı aşan göç politikalarının, yeni Göç Yasası’na rağmen, ne göçmen
uzman ve kalifiye eleman alımında ne de göçmen kökenlilerin uyumunda istenilen
hedeflere ulaştığı söylenebilir.