Orta çağda büyük Horasan coğrafyasının merkezlerinde üretilmiş olan astar boyalı insan tasvirli seramiklerin kaynaklarda Samani seramikleri şeklinde adlandırılması üretim tarihleriyle ilgilidir. Oysa farklı merkezlerde ortaya çıkan buluntular söz konusu üretimin IX-X. yy. çerçevesi dışına çıktığını, buna rağmen ortak ekolü temsil ettiğini sergiler. Bu durum mevcut verilerin daha geniş açıdan ele alınmasını ve daha “nesnel” değerlendirmesini gerekli kılar. Araştırma makalesinde mercek altına alınan seramikler ‘ayakta savaşçı figürü’ tasvirleriyle sınırlandırılmıştır. Mevcut malzeme ise Türk sanatında alp geleneğine yönelik son derece sağlam referanslar barındırır. Bu hususlar Siyavuş Dadaş tarafından yazılan “Türk Sanatında Tasvir Dili’’ kitabına göre irdelendiğinde; İskit döneminden itibaren kendini ortaya koyan ve Osmanlı’ya kadar varlığını koruyan bir dilin Horasan seramik ekolünde de bilindiği ve uygulandığı anlaşılmaktadır. Bu durum Horasan kültür ortamının etnik mensubiyetine dair ipuçları sunarak olayın sanatsal açıdan görülmesine yönelik örnekler sağlamaktadır. Plastik sanatlar bağlamında hem resimsel hem de kavramsal olarak değerlendirilen figürlerde görülen üslup özellikleri ise, kompozisyon betimlemeleri yoluyla ele alınarak analiz edilmiştir.
The fact that the angobed-painted and human-figured ceramics produced in the centers of the geography of Greater Khorasan in the Middle-ages is called as “Samani Pottery” is related to the production dates. However, finds discovered in different centers show that the production in question went out of the frame of the 9th and 10th centuries and, despite this, represented the common school. This makes it necessary for the current remainder to be evaluated from a wider angle and more “objectively”. Ceramics that are examined in the research paper are restricted to the depictions of the standing warrior figure. Despite this, the present material contains extremely strong references related to the Alp tradition in Turkish art. When these issues are examined in terms of the Language of Depiction in Turkish Art, it is understood that a language, which had revealed itself since the Scythian age and maintained its existence until the Ottomans, was also known and applied in the Khorasan ceramic school. By providing clues related to the ethnicity of the Khorasan cultural environment, this situation provides data for the artistic viewing of the event.