Bir edebî tür olarak biyografide de romanda da özne (kahraman) merkezli bir anlatım söz konusudur. Biyografi türünde kuru bir gerçeklik ile öznenin yaşam aksiyonu anlatılırken romanda kurgunun otoritesi hâkimdir. Biyografik roman yazarı ise öne çıkardığı şahsiyeti gerçek bir zeminde kurgusallığın parıltısıyla değerlendirmeye çalışır. Türk edebiyatında kökleri çok eskilere kadar uzanan biyografi türü, zamanla birçok değişim geçirir. Tanzimat edebiyatıyla birlikte biyografide de Batı sanatının etkileri görülür. Ve biyografi kendi somut çizgisinden uzaklaşarak romanın soyut dünyasına yaklaşır. Bu durum 19. yüzyılın ikinci yarısında gelişmeye başlayan bir tür olan biyografik romanda bazı sorunlar meydana getirir. Yaşamış gerçek bir kahramanın hayatının, romanın fiktif (kurgu) yapısıyla ele alınıyor olması, hem hakikat hem de hayal gücü arasındaki çizginin belirsizleşmesine yol açar. Bunun yanı sıra verilenin okur tarafından kabul edilmesi gibi birçok problemi de ortaya çıkarır. Yunus Emre, düşünceleri, şiirleri ve tasavvufa getirdiği kendine has üslubuyla yüzyıllardır pek çok insanın ilgi duyduğu bir isimdir. Bu durum bazı yazarların da dikkatini çekmiştir. Yunus Emre’nin hayatını ve sanatını edebiyatın getirdiği olanaklardan da yararlanarak kaleme almışlardır. Bu doğrultuda yazarlar, hem biyografi hem de romanın özelliklerinden faydalanarak biyografik roman türünü tercih etmişlerdir. Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatına gelindiğinde ise Yunus Emre’yi konu edinen birçok biyografik roman yazılır. Bu bağlamda ele alınan; Emine Işınsu’nun Bir Ben Vardır Bende Benden İçeri, İskender Pala’nın Od, Mehmet Önal’ın Hak Çalabım ve Sinan Yağmur’un Aşkın Gözyaşları Yunus Emre isimli romanlarında gerçek bir şahsiyetin hayatının nasıl değerlendirildiği ele alınacaktır. Birbirine yakın dönemlerde yazılan ve dört farklı ‘Yunus Emre’ karakteri sunan eserler gerçeklik-kurgusallık yönleri ile yararlanılan tür ve teknikler bakımından incelenmeye çalışılacaktır.
As a literary genre, there is a subject (hero)-centered narrative in both biography and novel. While biography describes the subject's life action with a dry reality, the authority of fiction is dominant in the novel. The author of a biographical novel, on the other hand, tries to evaluate the person he highlights on a real basis, with the shine of fiction. This situation creates some problems in the biographical novel, a genre that began to develop in the second half of the 19th century. The fact that the life of a real-life hero is handled with the fictitious structure of the novel causes many problems such as the blurring of the line between reality and imagination and the acceptance of what is given by the reader. Yunus Emre is a name that has attracted the attention of many people for centuries with his thoughts, poems and unique style that he brought to Sufism. This situation also attracted the attention of some writers. They wrote about Yunus Emre's life and art by taking advantage of the opportunities provided by literature. In this regard, authors have preferred the biographical novel genre, taking advantage of the characteristics of both biography and novel. Considered in this context; It will be discussed how the life of a real person is evaluated in Emine Işınsu's novels titled Bir Ben Vardır Bende Benden İçeri, İskender Pala's Od, Mehmet Önal's Hak Çalabım and Sinan Yağmur's Aşkın Gözyaşları Yunus Emre. The works, written in close periods and presenting four different 'Yunus Emre' characters, will be examined in terms of reality-fictionality and the genres and techniques used.