Sarmal, İstanbul, 2023
Kuram ve Uygulama Kuramsal Olarak Felsefi Sağaltım
Modern zamanlar, gittikçe artan ölçüde insan varoluşunu zihinsel, ruhsal ve bedensel olarak derinden sarsan farklı yaşam biçimlerini dayatmaktadır. Psikolojinin ve Psikiyatrinin “hasta” ya da hafif deyimle, “danışan” adını verdiği hatta ABD gibi ülkelerde “müşteri” denilen tek tek bireyler dışında, adı konmamış ama tıbben “sağlıklı” olduğu halde “acı çeken” bir insanlık söz konusudur. Benim “felsefi sağaltım” dediğim felsefi danışmanlık, tıp biliminin içinde yer alan daha çok olgucu bu iki bilim dalının ilgi alanına girmeyen çoğunluğun terapisi ve iyileştirilmesini amaçlamaktadır. Felsefi danışmanlık psikoloji ve psikiyatri gibi teşhis ve tedaviyi değil, doğrudan tüm insanlık için ortak olan “acı”nın varoluşsal boyutlarına odaklanır. Psikoloji ve psikiyatrinin geçmişi en çok 18. yüzyıla kadar giderken Felsefi sağaltımın tarihi en az Antik Çağ’a uzanır. Antik Çağ’da felsefi sağaltım, “Pratik yaşam bilgeliği” olarak bilinmektedir. Pratik yaşam bilgeliği Antik Çağ’dan bugüne düşünce tarihinde önemini hep korumaktadır.
Varoluşçu filozoflardan ve aynı zamanda XX. Yüzyılın yetkin psikiyatristlerinden biri olan Karl Jaspers’ın dediği gibi, Felsefi sağaltım, psikoloji ve psikiyatri gibi tıbben hastalar; yani tıbbi olarak müdahaleden başka hiçbir tedavi şeklinin yarar sağlamadığı “hastalar” dışında kalan “sağlıklı acı çekenler”in oluşturduğu insan topluluğunun zihinsel ve ruhsal acılarını dindirmek için benimsediği ilke ve yöntemleri belirlemektir. Tek tek hastalar dışında kalan insanlık ya da acılı sağlıklı insanlar, felsefi sağaltıma göre “hasta” değil, ortak varoluşsal sorunları olan “normal insanlar”dır. Felsefi terapi, danışmanlık ya da felsefi sağaltım, genel olarak doğum travmasından ölüm travmasına ve bu ikisi arasında yaşanan irili-ufaklı ömür boyu var olan travmaları hastalık olarak değil, varoluşsal sorunlar olarak görür. Söz konusu iki bilim alanının sınırlarına kadar dayanmamış tüm insanlar, felsefi sağaltımın konusudur, muhatabıdır. Hasta ya da danışan olmaktan çok, kozmik varoluşun her travmasını diğer sağlıklı acı çeken türdeşleri ile aşağı yukarı eşit ölçülerde paylaşan insandır. Felsefi sağaltım, ruhsal tedavinin sınırına daha varmadan, genel olarak insanın ruhani ve zihinsel travmalarını bilimlerin bütün imkânlarını seferber ederek anlamlandırmaya çalışmakla işe başlar.
İnsan varoluşu başlı başına bir travmadır; ruh hekimleri duygu ve düşünce dünyasında olup biten bu varoluşsal gelgitleri, ancak gözlemlenen davranışlardaki bozukluklar olarak tespit ettiklerinde, müdahil olurlar. Bu noktaya kadar akıl ve ruh hastalıkları hekimleri, ortak varoluşsal sorunlara ve travmalara, genel olarak “hastalık” tanısı ile yaklaşamazlar. Çünkü psikoloji ve psikiyatrinin bu durumda hem yapabilecekleri hem de yapabileceklerini uygulayacakları insan sayısı sınırlıdır ve böyle olmak zorundadır. Çünkü felsefi sağaltım insanlara “hasta” ya da “psikolojik sorunları olan kişi” gözüyle bakmaz. Bu iki bilimsel alandan yararlanmakla birlikte felsefi sağaltım, hasta tedavi etmez; teşhis koymaz ve ilaç vermez. Ancak “hasta”, “tanı” ve “ilaç” tıbbi kavramlar olup, bu noktada felsefi danışmanlık sorunu, bu bilim alanlarına havale eder. Felsefi sağaltımın amacı, insan varoluşunu ruhsal, zihinsel ve kozmik düzeyde anlamlandırmak olup çağın bütün bilgilerini bu uğurda kullanmaktır.
Felsefi sağaltım, tıbben hasta olanı sağlığına kavuşturmak, hastalığı iyileştirmek, son sınırına gelmiş acının hastalığa dönüşmüş halini geriye çevirmek ya da ilaç tedavisi uygulamaz. Tam tersine, bütün insanların bu sınırlara dayanma ihtimaline karşı var olmanın anlamını çözümleyerek daha az insan türünün ruhsal ve zihinsel olarak ruh biliminin “hastası”na dönüşmesini “sağlıklı acı”ya odaklanarak engellemeye çalışır. Felsefi sağaltım, bu gün psikoloji ve psikiyatriden daha yaygın hale gelme eğilimindedir. Ancak felsefe, giderek bu iki bilimden yararlanmak ama onlara alternatif olmamak konusunda kendi çizgisi içinde kalır.