KLASİK DÖNEM OSMANLI DEVLETİ'NDE DÎVÂN-I HÜMÂYUN'UN YÜRÜTME YETKİSİ


Creative Commons License

Yurtseven Y., Şahin G. N.

Antalya Bilim Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, cilt.9, sa.17, ss.1-35, 2021 (Hakemli Dergi)

  • Yayın Türü: Makale / Tam Makale
  • Cilt numarası: 9 Sayı: 17
  • Basım Tarihi: 2021
  • Dergi Adı: Antalya Bilim Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi
  • Derginin Tarandığı İndeksler: TR DİZİN (ULAKBİM)
  • Sayfa Sayıları: ss.1-35
  • Akdeniz Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Osmanlı Devleti, Orta Çağ’ın sonlarında kurulmuş son küresel ve klasik imparatorluktur. Yeniçağ dünyasında

kurumsal kimliğini kazanmış ve doruğa ulaşmıştır. Bu süreç içerisinde Osmanlı Devleti siyasi, mali, iktisadi ve

askeri bakımlardan çok güçlü bir teşkilatlanma gerçekleştirmiştir. Özellikle merkezi yönetimin çok güçlü olmasının

istendiği bu yapı, tarihte eşine az rastlanan bir örnektir. Merkezi yönetimin güçlü olması, kuşkusuz çoğu klasik

monarşinin temel amacıdır. Ancak Osmanlı Devleti, merkezi yönetimi yalnızca bir monark olan padişahın yetkisinde

bırakmamıştır. Türklerin tarih sahnesine çıkmalarından beri varlığı bilinen kurultay ve dîvân geleneği, İslam

Hukuku ve devlet yönetim anlayışının benimsenmesiyle daha da kurumsallaşmıştır. Özellikle Abbâsî ve Selçuklu

kurumsal devlet uygulamaları bu konuda etkili olmuştur.

Tipik bir klasik monarşi görüntüsü sergileyen Osmanlı Devleti’nde Dîvân-ı Hümâyun, teorik olarak padişahın

uhdesinde bulunan yasama, yürütme ve yargı erklerini padişah adına, padişah ile birlikte ifa etmiştir. Terminoloji ve

uygulamada Dîvân-ı Hümâyun, “padişahın dîvânı”dır. Dîvân, devletin en tepesinde bulunan bir kurul-organ olarak

Osmanlı Devleti’nin çağdaşı olan monarşilerde rastlanamayacak özellik, yetki ve niteliklere sahiptir. Bir yasama

organı gibi çalışır; padişah kanunnamelerinin, emirnamelerin, fermanların hazırlanmasında etkindir. Bir yargı

organıdır; hem ilk derece mahkemesi hem de bir temyiz mahkemesi olarak dava dinler, hüküm verir. Ayrıca ırk,

din, dil ayrımı yapılmaksızın Osmanlı tebaasından herkes bu dîvândan adalet isteme hakkına sahiptir.

Dîvân-ı Hümâyun’un belki de en önemli yetki ve görevleri yürütmeye ilişkindir. Günümüz modern devletlerindeki

bakanlar kuruluna benzer biçimde görevler ifa etmiştir. II. Mehmed (1451-1481) dönemine kadar Dîvân-ı Hümâyun’a

bizzat padişah başkanlık etmiştir. II. Mehmed (Fatih) döneminden itibaren bu görev büyük oranda padişahın “mutlak

vekil”i olan veziriazama geçmiştir. Devletin erken dönemlerinden itibaren toplandığı bilinen Dîvân, II. Mehmed ile

birlikte kurumsallaşma sürecine girmiş, Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520-1566) bu süreci tamamlamıştır.

Bir yürütme organı olarak Dîvân-ı Hümâyun, pek çok yetki ile donatılmıştır. Devletin idari, iktisadi, mali ve askeri

meselelerinin icraî karar ve uygulama organıdır. Söz konusu alanlarda bir bakanlar kurulu gibi devlet politikalarını

belirler. Padişahın onayına bağlı olarak devletin merkez ve taşra teşkilatındaki yüksek rütbeli görevlileri atama ya

da görevden alma, savaş ilanı, barışa antlaşması yapmak gibi çok önemli kararlar Dîvân-ı Hümâyun’un yürütme

fonksiyonu içinde yer alır. Ayrıca Dîvan devletin toprak rejimi konusunda da yetkilidir. Tımar arazilerinin dağıtımı ve

denetlenmesinden padişah adına sorumludur.

Dîvân-ı Hümâyun, klasik bir monarşide eşine az rastlanır bir bürokratik örgüt oluşturmuştur. İşinin uzmanı bürokratlardan

oluşan ve “kalem” olarak nitelenen bu birimler, Dîvân’ın yürütme fonksiyonunun temel ögeleridir. Klasikdönem Osmanlı Devleti’nin çağdaşı Avrupa monarşilerinde dahi görülmeyen bir kayıtlama sistemiyle çalışan bu

birimler, görev tanımlamalarındaki işleri uzmanlık ve profesyonellikle yerine getirmişlerdir.

Dîvân-ı Hümâyun’un fonksiyonelliğinin ve etkinliğinin azalması, Osmanlı Devleti’nin duraklama ve gerileme dönemleriyle

paralellik taşır. Tarihçilerin “yükseliş dönemi” olarak adlandırdıkları ve genellikle 1450-1600’lü yılları içine

alan dönemde Dîvân oldukça kurumsal ve fonksiyoneldir. Ancak XVI. Yüzyılın sonlarından itibaren etkinliğini

veziriazamın dîvânı olan “İkindi Dîvânı” lehine yitirmiştir. XIX. Yüzyılın başlarına kadar varlığını ismen sürdüren

Dîvân, Sultan II. Mahmud’un (1808-1839) reform sürecinde tamamen tarihteki yerini almıştır.

The Ottoman Empire is the last global and classical empire established in the late Middle Ages. It has gained its

corporate identity in the new age world and reached its climax. During this period, the Ottoman State achieved a very

strong organization in terms of politics, finance, economy and military. This structure, in which the central government

is desired to be very strong, is a rare example in history. Strong central government is undoubtedly the main goal of

most classical monarchies. However, the Ottoman State did not leave the central government under the authority of

the sultan, who was only a monarch. The congress and dîvân tradition, which has been known since the Turks

emerged on the stage of history, became more institutionalized with the adoption of Islamic law and state administration

understanding. Especially the Abbasid and Seljuk institutional state practices were effective in this regard.

In the Ottoman Empire, which displayed a typical classical monarchy image, Dîvân-ı Hümâyun performed the legislative,

executive and judicial powers that were theoretically under the responsibility of the sultan, on behalf of the sultan,

together with the sultan. In terminology and practice, Dîvân-ı Hümâyun is “the sultan’s dîvân”. Dîvân, as a council-body

at the top of the state, has features, powers and qualities that cannot be encountered in monarchies contemporary of

the Ottoman State. It works like a legislature; It is active in the preparation of the sultan’s laws, orders and decrees. It is

a judicial body; as both a court of first instance and a court of appeal, it hears and adjudicates. In addition, everybody,

regardless of race, religion or language, has the right to demand justice from Dîvân-ı Hümâyun.

Perhaps the most important powers and duties of the Dîvân-ı Hümâyun are the execution duties. It has performed

duties similar to the cabinet of ministers in today’s modern states. Until the period of Mehmed II (1451-1481),

Dîvân-ı Hümâyun was personally chaired by the sultan. Since the period of Mehmed II (Fatih), this duty was mostly

transferred to the grand vizier (veziriazam), who was the “absolute deputy” of the sultan. Known to have gathered

from the early periods of the state, Dîvân, entered the institutionalization process with Mehmed II and completed

this process in the period of Suleiman the Magnificent (1520-1566).

As an executive body, Dîvân-ı Hümâyun is equipped with many powers. It is the executive decision and implementation

body of the state’s administrative, economic, financial and military issues. It determines the state policies in the mentioned

areas like a cabinet. Depending on the approval of the Sultan, very important decisions such as appointing or dismissing

high-ranking officials in the central and provincial organizations of the state, declaration of war, and making a peace treaty

are included in the executive function of the Dîvân-ı Hümâyun. In addition, Dîvan is authorized on the territorial regime of

the state. It is responsible for the distribution and supervision of the timber land on behalf of the sultan.

Dîvân-ı Hümâyun formed a bureaucratic organization, which is rare in a classical monarchy. These units, which

are composed of bureaucrats who are experts in their work and are described as “kalem”, are the basic elements

of the executive function of Dîvân. Working with a recording system, which is not seen even in the European

monarchies, which are the contemporary of the Ottoman Empire in the classical period, these units fulfilled their

job descriptions with expertise and professionalism.

The decrease in the functionality and effectiveness of the Dîvân-ı Hümâyun is in parallel with the stagnation and regression

periods of the Ottoman Empire. In the period that historians call the “ascension period” and generally includes the years

1450-1600, Dîvân is quite institutional and functional. However, as of the end of the sixteenth century, it lost its effectiveness

in favor of the “İkindi Dîvânı”, which was the court of the grand vizier. Dîvân, which existed until the beginning of the

nineteenth century, took its place in history completely during the reform period of Mahmud II (1808-1839).