TÜRKAY DERGİSİ, cilt.8, sa.84, ss.1-12, 2024 (Hakemli Dergi)
Orta Asya, Maveraünnehir,
Türkistan, Horasan gibi kelimeler geçtiğinde biz Türkler için hep ata yurdu
akla gelir. Bu toprakları hep merak etmişimdir. Gitmek yeni nasip oldu. 27
Haziran-5 Temmuz 2024 tarihleri arasında gidebildim. “Sen, bir yere gitmek
istedin mi, önce gönlün gider; orasını görür, ahvalini anlar; sonra gönül
geriye gelir, bedeni çeker götürür” demiş Mevlâna Celâleddin-i Rûmi.
Bizimki de öyle oldu. Gönlüm, yıllar var ki hep oraları görmekti. Gittim,
gezdim, gördüm; hem de oğullarımla birlikte. Ne kutsi ne kadim ne bâkir
topraklar! Bu topraklarda başta Pir-i Sultan Ahmet Yesevî’nin mekânını ziyaret
edenlere şaka ile karışık “Türk Hacısı” diyorlarmış. Sahi, şaka maka değil, ben
o ruh haliyle döndüm ana yurduma. Gördüklerim, izlenimlerim ve hislerim sadece
bende kalmasın istedim. Onun için bu yazıyı kaleme aldım. Yazımın içeriği, sıradan
bir seyyahın gördükleri değil, aynı zamanda Türk Eğitim Tarihi alanında çalışan
ve yıllarca bu konularda ders veren bir akademisyenin aktarımıdır.