e-Proceedings of the 3rd Language, Culture & Literature Symposium, Antalya, Türkiye, 15 Haziran 2017, ss.1
Deleuze’e göre sanat dünyayı veya özneleri temsil etme gücünden ziyade verili olmayan duyguları imgeleme, ortaya koyma hatta farklılaştırma gücüne sahiptir. Bir şiirin içerdiği sözcüklerle bütüncül bir dil haline gelerek bir duygulanım yaratabilmesi veya absürt veya fantastik bir kurmacanın dilinin duyular dünyası yaratabilmesi edebiyatın dilsel ve dolayısıyla da sanatsal gücüdür. Deleuze ve Guattari, verili bir şeyi temsil etmek yerine, hâlihazırda fark edilmeyeni üreterek farklı bir düşünce yahut duygulanım alanı aralayan bu türde yapıtları minör edebiyatlar olarak tanımlar. Bu açıdan, edebi geleneğe yeni bir yapıt daha ekleyerek bir taraftan geleneği bozan, yerinden oynatan, bir taraftan da onun sınırlarını aşan her büyük edebiyat minör edebiyattır. Bu tanımın dışında nitelenen diğer yazınlar ise birer majör edebiyat örneğidirler. Benzer şekilde Deleuze ve Guattari’ye göre bir terim kimliği yaratmaktan çok onu ifade eder hale geldiğinde de majör olur. Diğer taraftan, minör edebiyat, sanki ortada yeniden üretebileceği ya da eklememeler yapabileceği kimlikler varmış gibi, var olan şeyleri ifade etmez. Bunun yerine, genel veya evrensel öznelerin tasavvurlarından uzaklaşarak bedenlerin yeni oluşlar içerisine olmasını olanaklı kılacak söylemler geliştirirler. Bu surette geleceğin insanlarına atfen geçici kimlikler varsayarlar ve bu kimlikler daima yaratım halindedir. Bu çalışmada farklılığını yeni biçimler üretme gücünden alan minör edebiyat ile kimlik yaratımı ilişkisi, minör örnekler teşkil ettiği düşünülen bir takım kolektif kurgular üzerinden incelenmeye çalışılacaktır
Anahtar Sözcükler: Deleuze, Guattari, Minör Edebiyat, Kimlik Yaratımı