Akademide Bir Ömür: PROF. DR. SEVİNÇ GÜÇLÜ ARMAĞANI Sosyal Bilimler Yazıları, Murat KAYA, Editör, Çizgi Kitabevi Yayınları, Konya, ss.29-31, 2024
Prof. Dr.
Sevinç ÖZEN GÜÇLÜ: Hocam, Meslektaşım, Arkadaşım…
Prof. Dr. Sevinç ÖZEN GÜÇLÜ
Hocamızı; 1985 yılında, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji
Bölümünde, birinci sınıfta, 18 yaşımda tanıdım. Sevinç Hocamız, Bölümde,
Araştırma Görevlisi olarak, lisansüstü eğitimini yürütüyordu.
Edebiyat Fakültesinin, Sosyoloji
ile birlikte Psikoloji ve Felsefe Bölümlerinin de bulunduğu soğuk (kalorifer
sistemi, son katı ısıtmaya yetmezdi) koridorlarında, günde 4-5 kez, Sevinç
Hocamızın sıcak, huzurlu güler yüzü ile karşılaşırdık.
Zamanla, Sevinç Hocamızı farklı yönleri,
en çok da olgunluğu, doğallığı, ağırbaşlılığı, tutarlılığı, çalışkanlığı, duyarlılığı
ve yardımseverliği ile tanıdık.
Türkiye henüz internet, Edebiyat
Fakültesi bilgisayar ile tanışmamıştı. Araştırma Görevlisi Sevinç ÖZEN; başta
kaynak, kitap-makale olmak üzere, her konuda yardımını, desteğini
isteyebildiğim, çok sevdiğim, saydığım ‘Hocam’
oldu…
Sevinç Hocamız; lisans, yüksek
lisans, doktora derecelerini (Prof. Dr. Ülgen OSKAY Hocamızın danışmanlığında) ve
Doçentliğini Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesinden (derecelerle) alırken,
Bölüm ve Fakülte tarihinde de bir ‘ilk’ oluyordu.
Tarih Bölümünden, Bornova Öğrenci
Yurdunda aynı odayı paylaştığımız yakın arkadaşım Muhammet GÜÇLÜ ile evlenen Sevinç
Hocamızla yolumuz, yıllar sonra, 1997 yılında tekrar (Antalya’da) kesişti. Sevinç
Hocamız, Akdeniz Üniversitesi (o günkü adıyla) Fen-Edebiyat Fakültesinde,
Sosyoloji Bölümünü kurdu (1998). Bölümde, önce Hukuk ve Suç Sosyolojisi,
ardından -Sosyoloji Bölümlerinde, lisans düzeyinde (zorunlu ders), sanırım
Türkiye’de ilk kez- Spor Sosyolojisi derslerini vermemi istedi. Yanı sıra, bazı
bilimsel projelerde çalıştık, ‘Meslektaşı’
oldum…
25 yılı aşan bir süre, Sevinç
Hocamızla her bir araya gelişimizde küresel ve toplumsal sorunları tartıştık,
sosyolojik analizler yaptık. Çocuklarımızın, doğumlarından başlayarak, bütün
süreçlerine tanıklık ettik. Bu kez, aynı fakültede eğitim gören ve aynı
apartmanda kapı-komşuluğu yapan çocuklarımızın yolu kesişti, ‘Arkadaş’ olduk…
Akademisyenliğin, ‘emekliliği
olmayan mesleklerden’ olduğu düşüncesindeyim. Bu nedenle, “Sevinç Hocamıza,
bundan sonraki hayatında, emeklilik yaşamında…” diye bitirmeyeceğim; biliyorum
ki o, düşünmeye, sorgulamaya, üretmeye devam edecek.
Alçakgönüllü bir akademisyeni, başarılı
bir yöneticiyi, yardımsever bir meslektaşı, gözleri ile gülen içten bir
arkadaşı-dostu ve çok özverili bir anneyi saygı, sevgi ve en iyi dileklerle bir
kez daha selamlıyorum.
Yılmaz KAPLAN
Akdeniz Üniversitesi
Spor Bilimleri
Fakültesi