İnsan immün yetmezlik virüsü [human immunodeficiency virus (HIV)]/kazanılmış immün yetmezlik sendromu [acquired immune deficiency syndrome (AIDS)], tüm yaş gruplarındaki bireylerin hem beklenen yaşam süresini hem de genel yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyen kritik bir küresel halk sağlığı sorunudur. HIV enfeksiyonunun manzarası, etkin kombine antiretroviral tedavilerin (ART) kullanılmaya başlanması nedeniyle son yıllarda önemli ölçüde değişmiştir. HIV tedavisi için birinci basamak ART rejimlerinin temel bileşenlerinden biri, bir nükleozid HIV ters transkriptaz inhibitörü olan abakavirdir. Abakavir viral replikasyonu baskılamada ve hastalığı yönetmede etkili olsa da HLA-B*57:01 pozitif hastalarda yaşamı tehdit eden aşırı duyarlılık reaksiyonunun ortaya çıkma potansiyeli nedeniyle klinik faydası gölgelenmektedir. Ülkemizde HIV-1 ile enfekte hastalarda HLA-B*57:01 prevalansı ile ilgili çeşitli merkezlerden elde edilen lokal veriler mevcuttur. Bu çalışmada, ülkemizin birçok bölgesinde takip ve tedavisi yapılan HIV ile enfekte hastalarda HLA-B*57:01 genotipinin prevalansını belirlemek amaçlanmıştır. Bu çalışma, 01.01.2019-31.07.2022 tarihleri arasında HIV-1 ile enfekte tanısı alan 18 yaş ve üzerindeki hastaların verilerinden oluşan retrospektif bir çalışmadır. Katılımcıların yaş, cinsiyet, doğum yeri, hastalığın bulaş şekli, ölüm durumları, ilk klinik başvurudaki CD4+ T hücre sayısı ve HIV RNA düzeyleri, HLA-B*57:01 pozitifliği ve kullanılan yöntem, hastalığın klinik evresi, almış oldukları tedavi ile oluşan virolojik yanıt süresi hasta dosyalarından kaydedilmiştir. Toplam 16 merkezden veri toplanmış olup her merkez HLA-B*57:01’i tespit etmek için farklı yöntemler kullanmıştır. Bunlar; diziye özgül oligonükleotit prob hibridizasyon (SSOP), DNA dizi tabanlı tiplendirme (SBT), tekli özgül primer-polimeraz zincir reaksiyonu [single-specific primerpolymerase chain reaction (SSP-PCR)], alele özgül PCR [allele specific-PCR (AS-PCR)] ve kantitatif PCR [quantitative-PCR (Q-PCR)] yöntemleridir. Çalışmaya HIV ile enfekte 523 erkek (%86), 85 (%14) kadın olmak üzere toplam 608 kişi dahil edilmiştir. Hastaların yaş ortalaması 36.9 ± 11.9 (18-73) yıl olarak saptanmıştır. HLA-B*57:01 aleli prevalansı %3.6 (22 hasta) olarak bulunmuştur. HLA-B*57:01 aleli pozitif bulunan hastaların CD4+ T lenfosit sayısı 10 hastada (%45.5) > 500/mm3 olarak saptanırken, HLA-B*57:01 negatif hastalarda ise CD4+ T lenfosit sayısı 216 hastada (%36.9) > 500/mm3 olarak bulunmuştur (p> 0.05). HLA-B*57:01 aleli pozitif bulunan hastalarda tanı anında viral yük daha düşük olarak gözlenmiş ancak istatistiksel olarak anlamlı saptanmamıştır (p> 0.05). Hastaları takip eden merkezlerde farklı tedavi algoritmaları kullanılmakla birlikte HLA-B*57:01 pozitif olan olgularda virolojik yanıt süresinin daha kısa olduğu tespit edilmiştir (p= 0.006). HLA-B*57:01 aleli varlığının her ne kadar aşırı duyarlılıkla olan ilişkisi nedeniyle olumsuz bir etkisi olsa da HIV enfeksiyonunun daha yavaş ilerlemesi ve AIDS gelişme riskinin azalmasıyla olan ilişkisi nedeniyle de ilgi çekmeye devam edecek gibi durmaktadır. Ayrıca “HIV enfeksiyonu tedavisi için abakavir içeren ART rejimi başlamadan önce, hastaların HLA-B*57:01 açısından taranması maliyet etkin midir?” sorusunun cevabı aransa da HIV tedavi rehberleri bu konuda risk altındaki hastaların belirlenmesi için taramayı önermeye devam edecek gibi gözükmektedir.
Human immunodeficiency virus (HIV)/acquired immundeficiency syndrome (AIDS) is a critical global public health problem that significantly affects both life expectancy and the overall quality of life of in- dividuals in all age groups. The landscape of HIV infection has changed significantly in recent years due to the introduction of effective combination antiretroviral therapies (ART). A key component of first-line ART regimens for HIV treatment is abacavir, a nucleoside HIV reverse transcriptase inhibitor. Although ab- acavir is effective in suppressing viral replication and managing disease, its clinical utility is overshadowed by the potential for life-threatening hypersensitivity reactions in HLA-B*57:01-positive patients. In our country, local data obtained from various centers regarding the prevalence of HLA-B*57:01 in HIV-1-in- fected patients are available. In this study, it was aimed to determine the prevalence of the HLA-B*57:01 genotype in HIV-infected patients who were followed up and treated in many regions of our country. This retrospective study consists of the data of the patients aged 18 years and over diagnosed with HIV-1 infection between 01.01.2019 and 31.07.2022. Age, gender, place of birth, mode of transmission of the disease, death status, CD4+ T cell count and HIV RNA levels at the first clinical presentation, HLA-B*57:01 positivity, and the method used, clinical stage of the disease, virological response time with the treatment they received were recorded from the patient files. Data were collected from 16 centers and each center used different methods to detect HLA-B*57:01. These methods were sequence-specific oligonucleotide probe hybridization (SSOP), DNA sequence-based typing (SBT), single-specific primer-polymerase chain reaction (SSP-PCR), allele-specific PCR (AS-PCR) and quantitative PCR (Q-PCR). A total of 608 HIV-infect- ed individuals, 523 males (86%) and 85 females (14%), were included in the study. The mean age of the patients was 36.9 ± 11.9 (18-73) years. The prevalence of HLA-B*57:01 allele was found to be 3.6% (22 patients). The number of CD4+ T lymphocytes in HLA-B*57:01 allele-positive patients was > 500/ mm3 in 10 patients (45.5%), while the number of CD4+ T lymphocytes in HLA-B*57:01 negative pa- tients was > 500/mm3 in 216 patients (36.9%) (p> 0.05). Viral load at the time of diagnosis was found to be lower in patients with positive HLA-B*57:01 allele but it was not statistically significant (p> 0.05). Although different treatment algorithms were used in the centers following the patients, it was ob- served that the duration of virological response was shorter in HLA-B*57:01 positive patients (p= 0.006). Although the presence of the HLA-B*57:01 allele has a negative impact due to its association with hy- persensitivity, it is likely to continue to attract interest due to its association with slower progression of HIV infection and reduced risk of developing AIDS. In addition, although the answer to the question of whether it is cost-effective to screen patients for HLA-B*57:01 before starting an abacavir-containing ART regimen for the treatment of HIV infection is being sought, it seems that HIV treatment guidelines will continue to recommend screening to identify patients at risk in this regard.