Çocuk Endokrinolojisi Olgu Sunumları 10, Türkiye, 09 Nisan 2021
Giriş: Tüm dünyada hızla yayılan SARS-CoV-2 enfeksiyonunun Tip 1 DM’nin patogenezinde rolü hala net değildir. Bu yazıda, kliniğimize diyabetik ketoasidoz (DKA) ile başvuran; birinde öncesinde, diğer ikisinde tanı anında Covid-19 enfeksiyonu saptanan üç yeni tanı Tip1 DM olgusu sunuldu.
1. Olgu: Dokuz yaş yedi aylık kız olgu, solunum sıkıntısı ve kusma şikayeti ile başvurdu. Hastanın son bir aydır polidipsi, poliüri ve kilo kaybı şikayetleri mevcuttu. Olgunun fiziki bakısında genel durumu orta-kötü, bilinç laterjik, tansiyonu 125/83 mmHg, kalp tepe atımı 124/dakika, kussmaul solunum paterni mevcut olup diğer sistem muayene bulguları normaldi. Laboratuvar tetkiklerinde kan glukozu 431 mg/dl, kan gazında ph 6,98, bikarbonat 1,6 mmol/L idrarda keton ve glukoz pozitif, kan elektrolitleri normal, kreatinin 0,88 mg/dl, BUN 10 mg/dl, HbA1c düzeyi % 14,5, insülin <2 uU/mM, c-peptit 0,18 ng/ml saptandı. Anti GAD 12,08 IU/Ml, pozitif saptandı. SARS-CoV-2 PCR test sonucu pozitif, akciğer grafisinde infiltrasyonu yoktu. Olguya intravenöz insülin ve sıvı tedavisi uygulandı. Ketoasidoz tablosu düzeldikten sonra subkutan insülin tedavisine geçildi.
2. Olgu: On yedi yaş on bir aylık kız olgu, ateş, solunum sıkıntısı ve kusma şikayeti ile çocuk acil polikliniğine başvurdu. Hastanın son iki aydır polidipsi, poliüri ve kilo kaybı şikayetleri mevcuttu. Beş gün önce SARS-CoV-2 PCR testi pozitif saptandığı öğrenildi. Olgunun fiziki bakısında vücut ağırılığı: 44,8 kg (-2,4 SDS), boy:162,7 cm (-0,07 SDS), vki: 16,9 (-3,3 SDS) idi. Genel durumu kötü, bilinç laterjik, ateşi yoktu. Tansiyonu 129/87 mmHg, kalp tepe atımı 120/dakika, kussmaul solunum paterni mevcut olup turgoru azalmıştı. Nörolojik muayenede ağrılı uyarana yanıtı zayıf, derin tendon refleksleri azalmıştı. Diğer sistem muayene bulguları normaldi. Laboratuvar testlerinde kan glukozu 540 mg/dl, kan gazında ph 6,74, karbondioksit 24,2 mm/Hg, bikarbonat 2,8 mmol/L, laktat 1,53 mmol/L, idrard keton ve glukoz pozitif, kan elektrolitleri normal, kreatinin 1,26 mg/dl, BUN 15 mg/dl, HbA1c düzeyi % 16,8, insülin <2 uU/mM, c-peptit 0,20 ng/ml saptandı. Anti GAD antikoru > 120 IU/Ml saptandı. SARS-CoV-2 PCR test sonucu pozitif,p akciğer grafisinde infiltrasyon bulgusu yoktu. Ekokordiyografik değerlendirmede ejeksiyon fraksiyonu %78 saptandı. İntravenöz insülin ve sıvı tedavisi uygulandı, favipiravir, seftriakson, düşük molekül ağırlıklı heparin ve asetilsalisilik asit tedavisi başlandı. Ateşi gelişen hastanın akciğer grafisinde infiltasyon saptandı, lenfopeni gelişti. Ekokardiyografide ejeksiyon fraksiyonunun %60 olması nedeni ile milrinon tedavisi eklendi. Takipte akut böbrek yetmezliği gelişti. Ateşi dirençli seyreden, iki sistem tutulumu olan ve lenfopeni gelişen olgu MİS-C kabul edilerek sırasıyla intravenöz immünglobulin, steroid, plazmaferez ve anakinra tedavileri uygulandı. Hiperkloremik metabolik asidozun eşlik etmesi nedeni ile intravenöz bikarbonat tedavisi verildi. Ketoasidoz tablosu düzeldikten sonra subkutan insülin tedavisine geçildi.
3. Olgu: Sekiz yaş altı aylık erkek hasta, kan şekeri yüksekliği nedeniyle başvurdu. Fiziki bakısında genel durumu iyi, bilinci açık, kalp tepe atımı 98/dakika, tansiyonu 110/75 mmHg saptandı. Diğer sistem muayene bulguları normaldi. Laboratuvar tetkiklerinde kan glukozu 567 mg/dl, kan gazında ph 7,20, karbondioksit 17,4 mm/Hg, bikarbonat 6,8 mmol/L, laktat 1,01 mmol/L, idrarda keton ve glukoz pozitif, kan elektrolitleri normal, kreatinin 0,82 mg/dl, BUN 10 mg/dl, HbA1c % 11,3, insülin < 2 uU/Mm, c-peptit 0,38 ng/ml saptandı. Anti GAD 120 IU/mL saptandı. Olguya intravenöz insülin ve sıvı tedavisi uygulandı. Ketoasidoz tablosu düzeldikten sonra subkutan insülin tedavisine geçildi, üç hafta önce Covid-19 IgM ve IgG testlerinin pozitif olduğu öğrenildi
Sonuç:
Covid-19 enfeksiyonunun ciddi hastalıkla ilişkili stres hiperglisemisinin ötesinde potansiyel bir diyabetojenik etken
olduğu düşünülmektedir. SARS-CoV-2‘nin pankreas beta hücrelerine etkisinin geçici olup olmadığını, otoimmüniteyi
etkileyip yeni başlangıçlı Tip 1 DM’ nin gelişiminde rol alıp almadığını anlamak için daha geniş çaplı ve uzun dönem
çalışmalara ihtiyaç vardır