International Journal of Social, Political and Economic Research, cilt.7, sa.12, ss.105-124, 2020 (Hakemli Dergi)
Göç, en genel tanımı ile insanların çeşitli sebeplere bağlı olarak bir yerden
bir yere taşınma eylemini ifade etmektedir. Tarihin ilk dönemlerinden
itibaren karşılaşılan göç hareketlerine bugün milyonlarca insan
katılmaktadır. Göç konusunda önemli bir noktayı göç ettikleri ülkelerin
yasalarına uygun şekilde topraklara giriş yapmayan ve topraklarda
bulunmayan kişiler oluşturmaktadır. “Düzensiz göç” ve “düzensiz göçmen”
kavramları ile ifade edilen bu göç türü ve göçmenler küresel bir soruna işaret
etmektedir. Suriye İç Krizi sonrası göç eden milyonlarca insan dünyanın göç
tarihine yeni bir boyut katmışlardır. Krizin sınır kapısında “açık kapı
politikası” benimseyen Türkiye ve yaşam şartları nedeni ile en önemli hedef
olan Avrupa Birliği bu dönemin göç hareketlerinden en çok etkilenen taraflar
olmaktadır. Kendilerine yönelen göç hareketleri Avrupa Birliği’ni de
harekete geçirmiştir. Nitekim bu kapsamda, düzensiz göç rotasında yer alan
ve Avrupa Birliği’ne komşu olan Türkiye, hem barındırdığı göçmenler hem
de coğrafi konumu itibari ile Avrupa Birliği ile göç konusunda çeşitli
anlaşmalara gidebilmektedir. Düzensiz göçmenlerin iadelerini düzenleyen
Geri Kabul Anlaşmaları iki tarafın son