Arapça, 19. yüzyılda başta ideolojik ve siyasi nedenler olmak üzere pek çok sebepten dolayı farklı tartışmalara sahne olmuştur. Onun yüz yüze kaldığı durumun taşıdığı önemi, düşünsel boyutlarıyla incelemek gerekmektedir. Zira bu düşünceyi ortaya çıkaran nedenleri ve onun beslendiği kaynakları ortaya koymak, Arapçanın yeniden yapılandırılmasına dair söylemin nasıl bir gerçeklik taşıdığının anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Nitekim Napolyon komutasında 1798 yılında Mısır’ın işgal edilmesiyle sosyal, siyasal, dil ve edebiyat alanlarında pek çok değişim meydana gelmiştir. Bir yandan fasih dilin çağın ihtiyaçlarını karşılamadığı iddiasıyla kaldırılması ve yerine halk lehçesinin kullanılmasına dair çalışmalar sürerken diğer yandan fasih dilin öğretilmesinin zor olduğu savıyla kolaylaştırılmasına ve alfabesinin değiştirilmesine yönelik çalışmalar da yoğunlaşmıştır. Söz konusu tahrif çalışmalarını ilk başlatanlar, Araplardan ziyade yabancılardır: Aslı Arap olmayan misyon şefleri ile müsteşriklerin başını çektiği bu tahrif çalışmalarının daha sonra Araplarca da omuzlanması dikkat çekmektedir. Nitekim başlatılan mevzubahis tahrif çalışmalarını yapanları iki gurupta toplamak mümkün gözükmektedir: Birincisini, müsteşrikler ve Napolyon’la beraber Mısır’a gelen yabancı memurlar oluştururken ikinci grubu ise Araplar oluşturmaktadır. Aynı zamanda Arapları da kendi içerisinde Müslim ve gayrimüslimler olarak belirtmek konunun anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Tarihî seyir içerisinde bakıldığında Arap dilinin öğretiminin daha etkin yapılması için onun kolaylaştırılması (teshil), yenilenmesi (tecdîd) gibi birtakım çalışmalar karşımıza çıkmaktadır. Arapçanın dil bilgisi ilmi; nahivin yöntem eksiklikleri ve zorluğu ile alakalı ilk tepkiler, Halef el-Ahmer (ö. 796) ve Câhız’dan (ö. 869) gelmiştir. Câhız, klasik eğitimi pedagojik yönden eleştirmiş, klasik sistemin Arapçayı ilk defa öğrenecekler için ağır gelebileceğini belirtmiştir. Aynı zamanda o, dil özelinde öğrenci-uzman ayırımına da dikkat çekmiştir. İbn Hazm (ö. 1064), İbn Tümert (ö. 1128), İbn Madâ (ö. 1196), İbn Rüşd (ö. 1198) ve İbn Haldûn (ö. 1406) Arap dili gramerinde yani nahivinde ıslahatçı görüşte olan eski dönem dil bilginlerindendirler. İbn Hazm’ın nahivle ilgili yenilenme (tecdîd) anlayışının metodolojik ve pedagojik açıdan yararlı olduğu söylenebilir. Bundan dolayı kendisinden sonra gelen İbn Tümert, İbn Madâ ve diğer Arap nahivciler ondan etkilenmişlerdir. Ancak nahivle ilgili çalışmalara kapsamlı, anlaşılır ve sistematik bir şekilde karşı duran, çağdaşı İbn Hazm’ın yaptığı dil reformlarından etkilenen kişi, İbn Madâ olmuştur. Ancak bütün bu çalışmalar, fasih Arapçaya en ufak bir hâlel getirmemiş aksine onun öğretilmesi noktasında yeni metodolojilerin bulunması hedeflenmiştir. Mısır merkezli çalışmalar, gaye ve yöntem bakımından bunlardan ayrılmaktadır. Söz konusu çalışmaların öncülüğünü Batılılar yapmışlardır. Onları takiben Müslim ve gayrimüslim Araplar da bu çalışmalara katkıda bulunmuşlardır. Onlar, konu dâhilinde çeşitli basım-yayın araçları kullanarak fikirlerini yaymaya çalışmışlardır. Bu araştırma, Mısır merkezli yürütülen Kur’ân dili/fasih Arapçayı tahrif etmeye yönelik çalışmalar üzerinden bina edilmiştir. Ayrıca konuyla alakalı ortaya konulan başlıklardaki gruplara ait çalışmaların neler olduğuna değinilerek bunların ilgili camialarda nasıl bir yankı uyandırdığı üzerinde de durulmuştur. Araştırma neticesinde, Mısır’da dili tahrif etmeye yönelik çalışmaların, doğrudan fasih Arapçayı hedef aldığı ve bu çalışmaların Batı orjinli kişilerce başlatıldığı daha sonra bazı Mısırlı Araplarca da buna katkı sağlandığı müşahede edilmiştir. Aynı zamanda sözü edilen çalışmaların, hâlihazırda devam eden eğitim sürecinde, fasih dil mi yoksa diyalekt mi? kullanılmalı şeklindeki birtakım sıkıntılara sebebiyet verdiği ve Mısırlı eğitimcilerin tercihleri hususunda sorunlar doğurduğu neticesine varılmıştır. Bu çalışmadan önce Arapçaya yapılan müdahaleleri konu edinen çalışmalar, bireyler üzerinden yapılmıştır. Bu araştırma Mısır merkezli yürütülen çalışmaları kapsamaktadır. Ayrıca araştırma, Arapçayı tahrip çalışmaları konusunda araştırma yapacaklara bir literatür bilgisi sunmakta, Arapçayı tahrif çalışmalarının kimler tarafından yürütüldüğüne dair tasnif bilgisi aktarmaktadır.
In the 19th century, Arabic has been a source of different views for many reasons, especially ideological and political reasons. It is necessary to examine the importance of the situation in which he faces with his intellectual dimensions. Because revealing the causes and sources of its nutrition will help to understand how the rhetoric about the reconstruction of Arabic is a reality. In fact, Napoleon's command had many changes in social, political, language and literature in 1798, when Egypt was occupied. While studies on abolition and the use of public dialectics have been carried out in the claim that the language of fascism does not meet the needs of the age, studies have also been focused on facilitating and changing its alphabet, with the argument that it is difficult to teach fascist language. The first people to start such destruction work are foreigners rather than Arabs: It is notable that these destruction works, which are led by the non-Arab mission chiefs and the obscenities, are then shouldered by the Arabs. In fact, it is possible to collect the destruction of the subject initiated in two headings: The first is the Arab group, while the second group is creating foreign officers coming to Egypt with the obscenities and Napoleon. It is also helpful to understand the issue by pointing out Arabs as Muslims and illegitimates in itself. When viewed in historical navigation, there are a number of studies such as facilitating the teaching of Arabic language (exhibits), renewing (tecdîd) to make it more effective. The first reaction to the lack of method and difficulty of the Arabic grammar is Halef el-Ahmer (d .796) and hand-held (d. 869). Al-Çâhiz has pedagogically criticized classical education and has indicated that the classical system can be heavy for those who learn Arabic for the first time. Ibn Tumert (d. 1128), Ibn Madâ (d. 1196), Ibn Rusd (d. 1198) and Ibn Haldûn (d. 1406) they are among the oldest language scholars in the Arab language grammar, or in the discourse of rejuvenation. It can be said that Ibn Hazm’s understanding of the renovation (tecdîd) regarding the displeasure is methodologically and pedagogically beneficial. Therefore, Ibn Tumert, Ibn Madâ and other Arab natives who came after him were attracted to him. However, his work on the Nahivi was in a comprehensive, understandable and systematic way the main opposition, who wanted to simplify the Arab grammar, and who was affected by Ibn Hazim, who would lay the groundwork for discussions and research after him on reforms related to his age and language, and became the famous Andalusian Ibn Madâ. However, all of these studies have not brought the faintest to Arabic, but they have been aimed at finding new methodologies at the point of teaching it. However, Egyptian-based studies are separated from them in terms of purpose and method. The Westerners have pioneered the work in question. After them, the Arabs have contributed to this work. They tried to spread their ideas using various print-publishing tools within the subject. Here we have built our research through studies to defuse the Egyptian-based Kur’ân language/fasih Arabic. Before this study, studies on interventions in Arabic were conducted on individuals. This research includes studies conducted in Egypt. In addition, the research presents a literature information for those who will do research on the destruction of Arabic and conveys the classification information about who carried out the studies of defacing the Arabic language.