Analitik Psikoloji Doğrultusunda Mutasavvıf Şairlerin Şiirlerinde Gölgeler


Nalçacıgil E.

CUMHURIYET THEOLOGY JOURNAL, cilt.28, sa.2, ss.865-889, 2024 (Scopus)

  • Yayın Türü: Makale / Tam Makale
  • Cilt numarası: 28 Sayı: 2
  • Basım Tarihi: 2024
  • Doi Numarası: 10.18505/cuid.1516312
  • Dergi Adı: CUMHURIYET THEOLOGY JOURNAL
  • Derginin Tarandığı İndeksler: Scopus, Central & Eastern European Academic Source (CEEAS), Index Islamicus
  • Sayfa Sayıları: ss.865-889
  • Akdeniz Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

ÖZ Analitik psikoloji 20. yüzyılda İsviçreli psikoterapist Carl Gustav Jung tarafından oluşturulmuş kuramdır. Kuram sadece psikoterapi alanını değil psikolojiden teoloji, etnografi, edebiyat ve güzel sanatlara kadar pek çok bilim dalını da etkilemiştir. Jung’un kuramındaki en önemli başarısı; bilinçdışı ile bireysel bilinçdışı ve kolektif bilinçdışının keşfidir. Bu keşifle sadece çeşitli bilim dalları edebî metinlerde geçen kolektif imgeler ve onların kolektif simgelerinin neler olduğunu değil insanlar da ruhun ihtiyacının ne olduğunu öğrenmiştir. Jung’un kuramının birincil maddesi ontolojik açıdan insanın kendisinden daha güçlü bir varlığa bağlanma ihtiyacıyla doğmasıdır. İnsan bu temel ihtiyacını göz ardı ederek yaşamını sürdürdüğünde enerjisini yapısına ters yönde isteklere harcayarak giderir. Nitekim insan doğası gereği hayatın çeşitli yönlerine ilgi duyan, onları gerçekleştirmede istekli olan varlıktır. Bu istekler bazen toplumun refahını engelleyici dolayısıyla dinî emirlere aykırı olabilir. Böylece gerek toplumun kurallarına gerek dinin buyruklarına ters düşülür. Bu durumda dinen istenilen insan olunamadığı gibi psikolojik açıdan da bireyselleşme gerçekleştirilememiş olur. Bireyselliğini gerçekleştirememiş insanlar Jung’un kuramında isimlendirdiği gibi gölgelerinin farkına varamamış kişilerdir. Analitik psikolojide insanlık adına çok önemli olan gölgelerin farkına varılması oldukça zordur. Klinik gözlemlerinden hareketle kuramını oluşturan Jung’a göre hayatı boyunca gölgelerinin farkına varamayan insanlar olduğu gibi hayatlarının bazı evrelerinde yaşadıkları tecrübe neticesinde kendilerini bitkin, yorgun hatta hasta hisseden insanların olması da mümkündür. Jung kuramında gölgelerinin farkına varamayan insanların; bireyselleşmelerinin gerçekleşmediğini belirtir. Ona göre insanlığın en büyük yıkımı bireyselleşmenin gerçekleşmediği toplumlardan kaynaklanacaktır. Makale; analitik psikolojide gölge arketipinin tasavvufî görüşte arzu, istek, hayatın ilkeleri manalarına da gelen nefs teriminin benzeşik oluşu üzerine kaleme alınmıştır. Bu sebeple makalede on bir tane mutasavvıf şairin dîvânında zikredilen nefs kelimesi kuram doğrultusunda titizlikle incelenmiştir. Makale Jung’un kuramı ışığında bir arketip olan gölge ibaresinin mutasavvıf şairlerin dîvânlarında incelenen nefs ibaresine karşılık geldiği elli bir manzumenin açıklanmasından oluşmaktadır. Elde edilen veriler neticesinde makale gölgenin tanımı, bilinçlenmeye başlama, gölgeleri tanıma, bireyselleşme ve gölge çeşitleri olmak üzere beş bölümdür. Makalede yer alan gölge çeşitleri; acelecilik, hırs, kibir ve kin alt bölümlerini ihtiva etmektedir. Bu alt bölümlerde insanın olumsuz özelliklerini anlatan gölge çeşitlerini bildiren manzumelerin aynı zamanda insanın bu kötü hasletleriyle nasıl mücadele edeceğine dair öğütleri, çözüm önerilerini içerdiği tespit edilmiştir. Mutasavvıf şairler tarafından okuyucusuna verilen bu öğütler Jung’un da kuramında özellikle üzerinde durduğu hasletlerdir. Çalışmayla gerek klasik Türk edebiyatı gerek Türk İslâm edebiyatı alanına metinlerde zikredilen kelimelerin sembolik anlamlarının kazandırılması, farklı bir derinlik getirilmesinin yanında teoloji bilim dallarına da katkı sağlaması ümit edilmektedir.