TPD 52. BİLİMSEL KONGRESİ VE 30. BİLİMSEL SEMPOZYUMU, İzmir, Türkiye, 21 - 23 Eylül 2023, ss.349-350
Amaç: Periodontal tedavinin birincil amaçlarından biri kaybedilen dokuların rejenerasyonudur ve primer yara kapanması, erken yara stabilitesi gibi faktörler başarılı rejenerasyonun en kritik unsurlarındandır. Kemik içi defektlerin tedavisi komplike olabilmekte; derin ve geniş kemik içi |
defektlere erişmek için interdental papillanın cerrahi olarak elevasyonu, erken iyileşme döneminde primer kapanma eksikliği nedeniyle zor iyileşme ile sonuçlanabilecek papiller kan akışının bozulmasına neden olabilmektedir. Bu olumsuz durum; artan plak ve gıda retansiyonu, “siyah üçgen” oluşumu ve nihayetinde prosedürün başarısızlığı gibi komplikasyonlara neden olabilmektedir. Bu nedenle günümüzde “papil koruyuculu flepler” , “insizyonsuz papil cerrahi “ ve “Entire Papilla Preservation Technique” (EPP) yaklaşımları gibi daha konservatif teknikler tercih edilmektedir.Bununla birlikte periodontal sağlık ve rejenerasyonun başarısının idamesinde yeterli miktarda keratinize dişetinin ve doku kalınlığının olmasının önemi birçok çalışma ile kanıtlanmıştır. Literatürde, keratinize dişetinin artırılması amacıyla farklı teknikler yer almakla birlikte; bağ doku grefti; otojen elde edilebilmesi, estetik sonuç sağlaması, yumuşak doku kalınlığını ve hacmini arttırması ile “altın standart “olarak kabul edilmekte ve yaygın olarak tercih edilmektedir. Bu vaka raporunda, keratinize doku yetersizliği olan derin vertikal kemikiçi defektin rejeneratif tedavisi ve uzun dönem takibi sunulmaktadır. Olgu: Kliniğimize 39 yaşında kadın hasta dişetlerinde kanama ve ağrı şikayetiyle başvurdu. Yapılan klinik ve radyografik muayene sonucu “Evre 3 Düzey C” periodontitis teşhis edildi. Maksiller bölgede horizontal kemik kayıpları, derin periodontal cepler ve 43 numaranın mesial bölgesinde 15 mm cep derinliğinde kemik içi defekt mevcuttu. Faz 1 tedavi sonrası hastanın maksiller bölgesine periodontal flap cerrahileri ve 43 numaralı bölgesine “EPP” tekniği ile I-PRF ve sığır kaynaklı kemik grefti ile oluşturulan “sticky bone” ve üzerine L-PRF membran uygulandı. Bölgeye 9 ay sonra bağ doku grefti uygulandı. 12 aylık takip sonrası derin periodontal ceplerde azalma, klinik ataşman kazancı ve radyolojik kemik dolumu tespit edilmiştir. Sonuç: "EPP" tekniği periodontal rejeneratif tedavide başarılı bir alternatif sunmaktadır. |
Aim: One of the primary aims of periodontal therapy is regeneration of lost tissues and primary wound clousure and early wound stability are crucial for successful periodontal regeneration. The treatment of intrabony defects can be complicated; the elevation of interdental papilla is needed to gain access to |
the deep and wide defects which may prevent primary wound clousure and decrease papillary blood flow resulting in delayed healing. This unfavorable situation may cause certain complications including plaque and food retention, ‘black triangles’ formation and failure. Therefore, more conservative techniques such as ‘papilla preservation flaps’, papilla surgery with no incisions’ and ‘EPPT’ are preferred. Furthermore, the importance of sufficient keratinized gingiva and tissue thickness in maintaining periodontal health and regeneration has been proven in many studies. Although several techniques for increasing keratinized tissue exist, connective tissue graft is preferred as gold standard and widely used since it is autogenous and provides esthetic results and increase in tissue height and volume. The regenerative treatment and long-term maintanance of a deep intrabony defect with insufficient keratinized tissue are presented in this report. Case: A 39-years-old woman referred with gingival bleeding and pain. The patient had Stage-3 Degree-C periodontitis based on clinical and radiological examinations. There were deep pockets and horizontal bone loss on maxilla while an intrabony defect with pocket depth of 15mm was detected on #43. After Phase1 treatment, periodontal flaps were performed for the maxillary teeth and the #43 was treated with “EPPT” in which “sticky bone” (obtained by the mixture of I-PRF and bovine bone graft) and overlaying L-PRF membranes were used. Connective tissue graft procedure was performed 9 months later. At the 12-months follow- up period, significant decrease in pocket depths, clinical attachment gain and bone filling were detected. Results: EPPT may provide a predictable alternative for periodontal regenerative therapy. |