Uluslararası Akdeniz Hukuk Kongresi , Antalya, Türkiye, 4 - 05 Temmuz 2022, ss.1
Eğitim alanı; kültürler arası
iletişimin nasıl işlediğini ve toplumsal sınıflaşmanın nasıl sürekli hale
geldiğini ortaya koymak için en çok üzerinde durulan alanlardan birisidir.
Eğitim sürecinde sınavların yaygın olarak uygulandığı, kabul edilebilirlik
kuralların çeşitli biçimlerde üretildiği, aktarıldığı ve biriktirildiği
görülür. Başka bir deyişle eğitim süreci; toplumsal sınıflandırma sistemini aşılamada
önemli bir araç olarak kullanılan en temel süreçlerden birisidir.(Swartz, 2013,
263.) Bu yönleriyle eğitimin tüm süreçleri, resen hukuk mecrasının araştırma
alanlarından ve meşruiyet sorusu yönelttiği sahalardan biri durumundadır. Hukuk
araştırmaları bakımından herhangi bir sürecin meşruiyetinin temel dayanağını,
adalete yönelmiş olmasında bulmak mümkündür. Başka bir ifadeyle; bir işlem ya
da eylem, adalete yöneldiği ölçüde olağan hukuk düzeninde meşru bir geçerlilik
taşır. Varlık aleminde vücut bulan diğer tüm işlemler ve eylemler, adalete
yöneltilmesi gereken, aksi takdirde hukuka aykırılığı ölçeğinde katlanılmakta
olan ya da hukuka aykırı olsa dahi sağladıkları menfaat nispetinde kabul
edilebilen işlemler veya eylemler olarak değerlendirilebilir. Hukuka aykırılık
sadece bireyin konusu olduğunda, katlanmak ya da ortadan kaldırılmasını istemek
o bireyin iradesine bağlanabilir. Öte yandan toplumu ilgilendiren hukuka
aykırılıklara herhangi bir bireyin katlanabiliyor olması önemsizdir. Sadece bir
bireye ya da bir gruba sirayet ettiğinde dahi toplumsal yansımalar ortaya
çıkmaktaysa, kamu hukuku yönünden hukuki sorular ortaya çıkabilir. Eğitim
süreçleri ve bu sürecin parçası olan sınav uygulamaları da, doğal olarak kamu
hukukunun araştırma sorularını barındıran konulardır.
Dünyanın birçok yerinde, neredeyse
reşit olmuş tüm bireyler tarafından bir şekilde tecrübe edilen eğitim sürecinin
temel eylem ya da işlemlerinden biri sınavlardır. Sınav; bazen hayatın tamamına
yüklenen bir anlam, bazen de tüm hayatı değiştirebilen bir işlem olarak
bireylerin karşısına çıkabilmektedir. Hayatın her döneminde ve herhangi bir
şekilde ortaya çıkabilme potansiyeli taşıyan sınanma durumu, insan haklarını
etkileme ve sosyal hayatın tüm özgürlüklerine temas edebilme potansiyeli taşımaktadır.
Sınavların uygulanmasından önce adaya yüklenen sorumluluklar, sınavın uygulanma
sürecinde belirlenen kurallar ve nihayetinde sınavdan başarılı olmanın
koşulları; tüm yönleri ile adalete yönelerek icra edildiği sürece hukuki
meşruiyetini korumakta, aksi takdirde hukuki güvenliği tehdit etmektedir.
Türkiye’de de merkezi sınavların uygulanış şekli, kamuoyunda toplumsal adaletin
ve bireysel hakların ne derecede korunduğuna ilişkin bir ölçek olarak
algılanmaktadır. Keza; bireyin temel haklarını kullanım biçiminden bazı sosyal
haklara sahip olabilmesine kadar geniş çerçevede etkileri gözlemlenen merkezi
sınavların hukuki güvenliği, hem toplumsal adaletin hem de bireysel hakların
güvenliğini etkilemektedir. Devlet
yönetimine dair bürokratik yapılanmanın önemli kademelerinde yer edinen kimi
ideolojilerin, kendi yapılanmalarına uygun olan adayları öncelemek adına
merkezi sınavları kontrol etme çabası içine giriştiği şüphesi; toplumsal
adaletin ve bireysel güvenliğin hukuken korunamadığına, sınav uygulamalarının
tehdit altında olduğuna dair kaygıları arttırmaktadır. Nitekim; 15 Temmuz 2016
tarihinde siyasi iktidarı ele geçirmek için darbeye kalkışan yapılanmaların
merkezi sınavları kontrol etmekte olduğu, ilgili yapılanmaların bazı sınavların
sorularını ele geçirmesi ve paylaşması neticesinde bürokratik kademelerde önem
arz eden kadrolara hukuksuz yerleştirmeler yaptığı tespit edilmiştir. Hem
hukuki hem de idari soruşturmalar neticesinde tespit edilen birtakım merkezi
sınav hileleri; sınavların hazırlanması, uygulanması ve değerlendirilmesi
noktasında alınan tedbirlerin yoğunlaştırılmasına yol açmıştır. Merkezi
sınavların farklı süreçlerinde yoğunlaştırılan tedbirlerin, ulaşılmak istenen
hukuki güvenlik maksadına uygun ve ölçülü olması önemlidir. Keza; merkezi
sınavların hiçbir şaibeye yol açmayacak şekilde uygulanması kadar, insani
ihtiyaçlar başta olmak üzere temel hakları da ortadan kaldırmaması beklenir.
Sınav uygulamalarının insan haklarına etkisi ve hukuki güvenliği üzerine
yoğunlaşan bildiride, Türkiye’deki merkezi sınav uygulamalarının mevzuatları
tahlil edilmekte ve sınav uygulamalarında örnek alınan kimi ülkelerin
mevzuatlarıyla mukayese edilmektedir. Sınav uygulamalarının nasıl
gerçekleştiğini tahlil ederek hangi temel haklara temas ettiği sorusuna yönelmesi
bakımından özgün olan bildirinin sunumunda, hukuk bilimleri başta olmak üzere
sosyal bilimlerin birçok alanında yapılan sınav örnekleri de
değerlendirilmektedir.