Ortaçağ Batı Düşüncesinin İnsanın Özgürlüğünü Kısıtlamasına Tepki Olarak Ortaya Çıkan Modern Düşüncede İnsanın Özgürlüğü


DOĞRUCAN A.

7. Ulusal Mantık Matematik Felsefe Sempozyumu, İzmir, Türkiye, 8 - 11 Eylül 2009, ss.10-20

  • Yayın Türü: Bildiri / Tam Metin Bildiri
  • Basıldığı Şehir: İzmir
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.10-20
  • Akdeniz Üniversitesi Adresli: Hayır

Özet

Ortaçağ, Batı düşüncesi için kendi içine kapalı olmayı ifade ettiği gibi, insan hakları ve insanın değeri açısından da, belirli kurumların bizzat insanın önüne geçtiği, insan için ve insanın iyiliği için olması gereken yapıların insana zarar verdiği bir sistemi de ifade etmektedir. Bu çerçevede 17. yüzyıl düşüncesi ile başlayan modernitede, akli ve emprik olanlar yapılandırılmaya ve buna paralel olarak da “birey” fikri ön plana çıkmaya başladı. Bu nedenledir ki, bilimsel faaliyetlerin insana sağladığı faydalar, metafizik temelli etkilerden daha fazla rağbet görmeye başlamış, hatta metafiziğin yadsımasına kadar gitmiştir. Ancak, aklın, bilimselliğin benimsenmesi, düşünce sistemleri açısından ahlaki alanda bir boşluğa neden olmuştur. Bu boşluk yeni ahlak sistemlerinin yapılandırılmasını zorunlu kılmış, ahlakı akılla temellendirme çalışmaları Aydınlanma Dönemi boyunca devam etmiştir. 19. yüzyılda pozitif bilimlerin ilerleyişine ve somut ürünler ortaya koymasına bağlı olarak, pozitif bilimlerin metotlarını sosyal bilimlere uygulama ve bu uygulama ile yeni toplum inşa etme çalışmaları başladı. Bu çalışmalar 20. yüzyılda Viyana Çevresinin bütün hayattan, özellikle felsefeden metafiziğin elenmesi çalışmaları ile doruk noktasına ulaştı ve yapılan bütün bu çalışmalar açık ya da gizil bir şekilde insanın çevresindekiler hakkında hüküm sahibi olmasını yani özgür olmasını hedefliyordu. Salt akla ve deneye dayandırılan yaşamların, psikoloji ve sosyolojiye indirgendiği, bunlarla somut açılımlar yapılabildiği için de insanlık için iyi sonuçlar ve çözümler elde edilebileceği fikri, insani alanda formülleştirmelerin yapılamaması, yapıldığı farz edildiğinde insanın özgürlüğü problemini gündeme getirmektedir. Birincide bireylere belirli bir formül dayatılarak özgürlük kısıtlanmakta, ikincisinde ise doğrudan doğruya formülü oluşturan öğelerdeki oynamaların neden sonuç bağlamında insanı belirlemesinden dolayı özgürlüğü elinden alınmaktadır. Dolayısıyla ortaya çıkan yapı içerisinde, bireyler özgürlüklerinin kısıtlanmasına, ortaya çıkan/çıkarılan genel ya da olması gereken düşüncesine bağlı olarak, bireysel olduğu iddia edilen dünyada bireyselliğini kaybetmekte ve ahlaki açıdan sorumluluk sahibi olamamaktadır.