Olba, cilt.29, ss.423-444, 2021 (AHCI)
Günümüzde Türkiye ile Yunanistan sahilleri arasında bir iç deniz olarak yer alan kadim Ege Denizi, Eskiçağdan günümüze değin pek çok uygarlık nezdinde son derece dinamik bir etkileşim merkezi özelliğine sahip olmuştur. Bu doğrultuda, birbirinden farklı rotalar üzerinde seyrüseferlerini gerçekleştiren denizciler veya seyyahlar ya da onu uzaktan gözlemleyen coğrafya bilginleri daimi bir şekilde bu etkileşim merkezini tanımlama ve adlandırma uğraşı içinde olmuşlardır. Bu uğraş kapsamında Ege Denizi kimi zaman efsanelere konu olmuş bir kralın (Aigeus), kimi zaman bir amazonun (Aige?) kimi zamansa bir hekatonkheirosun (= Aigaion) ismiyle özdeşleştirilmiş, böylelikle mitografik unsurlar ile bütünleştirilerek isimlendirilmiştir. Ege Denizi’nin adlandırılmasına yönelik mevcut entelektüel çabalar yalnızca mitografik temelli anlatılar özelinde şekillenmemiştir. Öyle ki, söz konusu denize ait karasularının üzerinde yer alan ada-adacıkların
ve de kayalıkların keçi ya da tekeleri andıran görünümü de bazı klasik yazarlar tarafından zaman zaman gündeme getirilmiştir. Aynı şekilde denizdeki bir adanın mı yoksa kıyısındaki bir kentin mi (= Euboia Adası’ndaki Aigai kenti gibi) bu denize isim vermiş olabileceği hususu da tartışma konusu edilmiştir. Sonuç itibarıyla Ege Denizi’nin adlandırılması özelinde ileri sürülen görüşler periyodik bir döngü içerisinde ya dönüşerek ya da benzeşerek birbirini takip etmiştir. Öyle ki, ilgili denizin karasularında veya kıyılarında hâkimiyet oluşturma iddiası güden toplumlar ya da kavimler hâkimiyet iddiaları gereği bu denizi kendi örflerine özgü unsurlar vasıtasıyla adlandırmaya ve
anlamlandırmaya çalışmıştır. Böylece Ege Denizi adlandırmaları hakkında külliyatlı bir klasik veri yekûnu oluşmuştur. Birçok Eskiçağ yazarının farklı konularda kaleme alınmış eserlerine ait sayfaların ya da çeşitli yazıtların satırlarının aralarında bu verilere ulaşmak mümkündür. Bu kapsamda Eskiçağ Thalassografisi Çerçevesinde ‘Ege Denizi’ Adlandırmaları başlığıyla kurgulanan bu makalede ‘Ege’ teriminin tarihsel süreç bağlamında ortaya çıkışı ve günümüze ne şekilde ulaştığı gibi hususlar irdelenecektir. Bu irdeleme çerçevesinde klasik metinler kronolojik bir düzlem dâhilinde mercek altına alınacak ve ulaşılan veriler ilgili döneme özgü filolojik bulgularla karşılaştırılacaktır. Bu minvalde Α?γα?ον π?λαγος (= Aigaion Pelagos), Α?γα?ος π?ντος (= Aigaios
Pontos), mare Aegaeum ve Arkhipelagos/Archipelagus gibi spesifik adlandırmalar çerçevesinde çeşitli Hellence ve Latince kaynaklar analiz edilecek, akabindeyse ulaşılan sonuçlar historiyografik ve mitografik açılardan değerlendirme altına alınacaktır. Böylelikle, kıyılarına paydaşlık etmekte olduğumuz kadim Ege Denizi’nin isimlendirilmesine etkide bulunabileceği düşünülen tüm onomastik
görüşler ortak bir perspektifte irdelenecektir. Bu doğrultuda özelde günümüze kadar geniş bilimsel çevrelerden atıf almakta olan ‘Ege Denizi’nin efsanevi Atina kralı Aigeus’tan ismini almış olduğu’ savı tartışılacak, geneldeyse ilgili savdan bağımsız diğer onomastik görüş ve tespitler kapsamlı bir biçimde sorgulanacaktır.
The Aegean Sea, today termed an inland sea, located between Greece and Turkey, has been a highly dynamic centre of interaction between many civilizations from antiquity to the present. Consequently seafarers and voyagers who navigated over different routes and geographers who observed this sea from afar have repeatedly attempted to both define and name this centre of interaction. Within this effort, the Aegean Sea is sometimes identified by the name of a mythical king (= Aigeus), sometimes an amazon (= Aige?) and sometimes with one of the hecatoncheires (= Aigaion). Thus, the sea is named through being integrated with mythographic elements. Actual intellectual efforts to name the Aegean Sea are not only shaped by mythographic based terminologies.
In fact, the appearance of the islands, islets and the rocks in the Aegean waters resembling goats or male goats was emphasized from time to time by some classical writers. Likewise, the issue of whether an island or a city (just as Aigai in Euboia) on the coast might have named this sea has also been the subject of debate. As result, the statements proposed within the scope of the naming of the Aegean Sea followed each other either in a periodic cycle, transforming from one to another. So, societies or tribes who claim to be dominant in the territorial waters and coasts of this sea have tried to name and make sense of this sea through the elements specific to their own customs
according with their claim to dominance. Through this process, a classical collection of terms naming the Aegean Sea was formed. It is possible to obtain this data from the anecdotes in many classical works on different subjects and from the lines of various inscriptions. In this article, structured through its title of Naming the ‘Aegean Sea’ within the Scope of Ancient Thalassography, issues such as the emergence of the term ‘Aegean’ in the context of the historical process and how it has reached the present day are examined. Within the framework of this analysis, classical texts and inscriptions are examined within their chronological background and the data obtained will be compared with the thalassographical data specific to the relevant period. In this context, various Hellenistic and Latin sources are analysed within the framework of specific terms naming
this sea, such as Α?γα?ον π?λαγος (= Aigaion Pelagos), Α?γα?ος π?ντος (= Aigaios Pontos), mare Aegaeum and Arkhipelagos/Archipelagus, and the results analysed from the perspective of the historiographic and mythographic sources. In this way, all onomastic views, which are thought to have had an impact upon the naming of the Aegean Sea, are examined in a common perspective. In this respect, the common view that ‘the Aegean Sea has taken its name from the legendary king of Athens, Aigeus’ (which has been repeated in many scientific works to date), is discussed, and other
onomastic views and determinations independent of the relevant thesis will be questioned in depth.