Uluslararası Ahıska Araştırmaları Dergisi, cilt.5, sa.2, ss.79-95, 2025 (Hakemli Dergi)
1944 sonbaharında gerçekleştirilen Ahıska sürgünü, cephede kanıtlanan askerî sadakatin sınır siyasetinin soğuk hesabında nasıl hükümsüzleştirildiğini gösterir. Kızıl Ordu’da on binlerce Ahıskalı erkeğin cephede savaştığı bir dönemde, ailelerin Türkiye sınır kuşağından eş zamanlı biçimde yerlerinden edilerek Orta Asya’ya sürgün edilmesi, çalışmanın merkez kavramı olan ‘sadakat paradoksu’nu görünür kılar. Bu çalışma, ‘güvenlik’ gerekçesini meşrulaştırıcı bir perde olarak görür ve sürgünü, sınırın etnik dokusunu değiştirmeyi hedefleyen, uzun erimli bir demografik mühendislik stratejisinin amaçlı uygulaması olarak ele alır.
Betimleyici–yorumlayıcı tarihsel sosyoloji çerçevesinde; Devlet Savunma Komitesi kararları, Beriya’nın yazışmaları ve özel iskân kayıtları metin tenkidi ve söylem analiziyle incelenmiş; sözlü tarih ve ikincil literatürle üçgenleme yapılmıştır. İdari metinlerin meşrulaştırıcı sözlüğü (tahliye-kaçakçılık-casusluk) söylem çözümlemesiyle ayrıştırılmış; sözlü tarih anlatısı, mikro deneyimi makro arşiv örüntüleriyle ilişkilendirmiştir. Bulgular, (i) Kursk sonrasındaki Sovyet askerî üstünlük bağlamında zamanlama–gerekçe uyumsuzluğunu, (ii) ölçek ve ikame iskân üzerinden operasyonun planlı-idari niteliğini, (iii) özel iskân rejiminin hareketlilik, eğitim ve kimlik üzerindeki uzun erimli kısıtlarını ve (iv) cepheden dönüşte boşaltılmış köylerle karşılaşmanın ürettiği çifte travmayı ortaya koymaktadır.
Sonuçta çalışma, sınır bölgelerinde “güvenlik” söyleminin nüfus mühendisliğine tercüme edilişini ve sadakatin neden güvence değil risk işaretine dönüşebildiğini kuramsal ve belgesel düzeyde açıklığa kavuşturarak sürgün–zorunlu göç yazınına özgün bir katkı sunmayı hedeflemektedir.