Bu çalışmada Cumhuriyet’in ilk yıllarına tanıklık etmiş bir mutasavvıf olan Midhat Bahârî Beytur’un (1875-1971) Mevlevîlik kültürüne katkıları “Rûh-ı Kur’ân’dan Bir Sahife-i Nûr” isimli eserinde Hakîkat-i Muhammediyye kavramı nın işlenişi ele alınacaktır. Midhat Bahârî Beytur II. Abdülhamit ve Meşrutiyet dönemlerini idrak etmiş bir Mevlevî mutasavvıfı olarak tasavvuf geleneğinin Cumhuriyet’e aktarımında köprü görevi görmüş sayılı isimler arasındadır. Cum huriyet öncesinde Mevlevîlik külliyatının temel eserlerini Farsçadan Osmanlıcaya tercüme etmek şeklinde başlatmış olduğu ilmî hizmetleri, Cumhuriyet’in ilânından sonra yeni Türk alfabesi ile yazmış olduğu eserlerle devam etmiştir. Midhat Bahârî Beytur’un Çelebi ailesinin atadığı son Mevlevî şeyhi unvanının sahibi olması ve Risâle-i Sipehsâlâr ter cümesi gibi Mevlevîlik tarihi açısından önem arz eden bir eseri Türk diline kazandırmış olması kendisine döneminde haklı bir saygınlık kazandırmıştır. Bununla birlikte Midhat Bahârî Beytur çalışmalarını yalnızca Mevlevîlik’e dair eser lerle sınırlandırmamıştır. Çalışmamızın ana konusunu oluşturan Rûh-ı Kur’ân’dan Bir Sahife-i Nûr isimli eseri Hz. Mu hammed’in en büyük ahlâk örneği olarak yüceliğini Kur’ân ayetleri ile ortaya koyduğu ve hakîkat-i Muhammediyye kavramıyla tefsir ettiği bir eser olarak dikkat çekmektedir. Eser “bizde ahlâk ilmi yoktur” söylemiyle öne çıkan ve ahlâ kın alanını dinden uzaklaştırmaya çalışan Batıcı aydınlara karşı bir reddiye hükmündedir. Midhat Bahârî’ye göre; Kur’ân-ı Kerîm’in her sayfası, Hz. Peygamber’in her bir sözü birer hikmet ve ahlâk düstûrudur. Allah bir gül tohumunda çiçeğin tac ve çanak yapraklarını nasıl iç içe yaratmışsa Kur’ân-ı Kerîm’inde de yüce zâtını, peygamberini ve kitabını birbirinden ayırmamıştır. Peygamberin yüceliğini tasavvufî bir kavram olan hakîkat-i Muhammediyye ile temellendiren Midhat Bahârî Kur’ân-ı Kerîm’in farklı sûrelerinde yer alan doksan ayeti bu çerçevede tercüme ve tefsir etmiş ve eserini Kur’ân kaynaklı bir na’t-ı Muhammedî olarak takdim etmiştir. Tekkelerin kapatılışından hemen sonra yayınlanan eserin sonunda Midhat Bahârî’nin bir na’tının yanı sıra Gazi Mustafa Kemal ve Cumhuriyet’in bekası için bir dua metni yer almaktadır. Rûh-ı Kur’ân’dan Bir Sahife-i Nûr Bahârî tarafından her ne kadar na’t-ı nebî olarak takdîm edilse de hakîkat i Muhammediyye kavramının Kur’ânî referanslarını göstermesi açısından Cumhuriyet döneminin erken yıllarında ta savvufî bakış açısıyla kaleme alınmış bir eser olma misyonunu üzerinde taşımaktadır.
In this study, the contributions of Midhat Bahari Beytur, a sufi who witnessed the first years of the Repub lic, to the culture of Mevlevism, the processing of the concept of Hakîkat-i Muhammediyye in his work named "Bir Sahife-i Nûr from the Spirit of the Qur'an" will be discussed. Midhat Bahari Beytur (1875-1971) is one of the few names who served as a bridge in the transfer of the Sufi tradition to the Republic, as a Mevlevi Sufi who understood the reign of Abdulhamid II and Constitutional Monarchy periods. His scientific services, which he started before the Republic in the form of translating the main works of the Mevlevi corpus from Persian to Ottoman, continued with the works he wrote in the new Turkish alphabet after the declaration of the Republic. Midhat Bahari Beytur's title of the last Mevlevi sheikh appointed by the Celebi family and the fact that he brought a work that is important for the history of , Maw lawiyya, such as the translation of Risale-i Sipehsâlar, into the Turkish language earned him a well-deserved prestige in his period. However, Midhat Bahari Beytur did not limit his works only to the works of, Mawlawiyya. The main subject of our study, Rûh-ı Kur’ân’dan Bir Sahife-i Nûr, draws attention as a work in which the Prophet Muhammad revealed his greatness as the greatest example of morality with the verses of the Qur'an and interpreted with the concept of truth i Muhammadiyya. The work is like a refutation against the western intellectuals who come to the fore with the motto "we do not have the science of morality" and who try to distance the field of morality from religion. According to Mid hat Bahari, every page of the Qur'an and every word of Saint Prophet is a dictum of wisdom and morality. Just as Allah has created the crown and sepals of a flower in a rose seed, He has not separated His great person, prophet and book from each other in the Qur'an. Midhat Bahari, who based the greatness of the Prophet with the mystical concept of Hakikat-i Muhammediyye, translated and interpreted ninety verses in different suras of the Qur'an within this frame work and presented his work as a na't-i Muhammadi originating from the Qur'an. At the end of the work, which was published right after the closure of the lodges, there is a prayer text for the survival of Gazi Mustafa Kemal and the Re public, as well as a na't of Midhat Bahari. Although it was presented as a na't-i nebî by Rûh-ı Kur’ân’dan Bir Sahife-i Nûr, it carries the mission of being a work written with a mystical point of view in the early years of the republican period in terms of showing the Qur'anic references of the concept of Hakikat-i Muhammediyye.