YÖNETİM VE EKONOMİ: CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ, cilt.17, sa.2, ss.227-242, 2010 (Hakemli Dergi)
https://dergipark.org.tr/download/article-file/146050Düzenleyici Etki Analizi uygulamalarının geçmişi OECD ülkelerinde 1990’lı yıllara kadar geri gitmekle birlikte, Türkiye’de henüz yeterince uygulama alanı bulamamıştır. Oysa ki, düzenleyici etki analizi karar alma ve politika oluşturma sürecinin iyileştirilmesinde, hatta yeni katılımların olası etkilerinin bilinmesinde önemli bir araç olarak görülmektedir. Hükümet 2007 yılında Avrupa Birliği ile ilişkiler çerçevesinde Türkiye’nin mevzuat uyum programını açıklamıştır. 2007-2013 dönemini kapsayan program bir dizi düzenleyici etki analizinin yapılmasını gerekli kılmaktadır. Böylelikle, çeşitli müzakere fasıllarına ilişkin geçiş dönemi ve muafiyet taleplerinin Türkiye tarafından haklı gerekçelere dayandırılması mümkün olabilir. Ayrıca, katılım sürecinin tüm paydaşların katkılarıyla toplumsal sorumluluk temelinde etkin ve etkili bir şekilde yönetilmesi de yapılacak düzenleyici etki analizleriyle olanaklı hale gelebilir. Gerekli düzenleyici etki analizleri yapılmaksızın hayata geçirilecek bir mevzuat uyum programı, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılımının sürdürülebilirliğini sağlama açısından yetersiz kalacaktır. Dolayısıyla, düzenleyici etki analizi Avrupa Birliği’nde uygulandığı şekliyle iyi etüd edilerek uygulanmalıdır.
https://dergipark.org.tr/download/article-file/146050Despite the fact that regulatory impact assestment applications date back to 1990s in the OECD countries, it has not gained sufficient grounds in Turkey. Whereas, in the European Union, regulatory impact assessment is regarded as an important tool in decision making and policy formation process even in understanding the potential impacts of future accessions. In 2007, the Government declared Turkey’s acquis alignment programme in the framework of European Union and Turkish relations. The 2007-2013 programme requires a broad range of regulatory impact assesments to be done. By this way, sound grounds for transition period demands and derogations may be provided by Turkey. Furthermore, regulatory impact assessment enables all the stakeholders to manage the accession process effectively and efficiently on the basis of corporate responsibilty. Any acquis alignment programme, introduced without realizing relevant regulatory impact assessments, will be insufficient in achieving sustainability of Turkey’s accession to the EU. Thus, regulatory impact assessment as applied in the European Union should be studied in depth and realized.