6. ULUSLARARASI MARDİN ARTUKLU BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR KONGRESİ, Mardin, Türkiye, 25 - 26 Haziran 2021, cilt.1, sa.1, ss.8-14
İtalyan araştırmacı ve yazar Umberto Eco’nun 2000 yılında yayımladığı Baudolino başlıklı romanının uzamı İstanbul’dur. Yazarın İstanbul’a bizzat gelip şehrin sokaklarını ve önemli yapılarını gezerek incelediği ve genel anlamda şehrin atmosferini teneffüs ettikten sonra romanını kaleme aldığı bilinmektedir. Roman, zaman olarak, İstanbul’un Latinler tarafından istila edilip yerle bir edildiği, kutsal olanı kirletme, pisletme, yağmalama ve şehir halkına ve hatta din görevlilerine tecavüz etme gibi aşağılayıcı saldırıları da içine alan IV. Haçlı Seferi’nin İstanbul’u perişan ettiği takribi olarak 1204 yılında geçmektedir. Okuyucu, başta Eco’nun yalancı Baudolino karakteri ile tarihsel olarak iyi bilinen Doğu Roma’lı tarihçi Niketas arasındaki konuşmalardan yola çıkarak gitgide tarihsel ve düşünsel bir yolculuğa çıkarken gerçek ve yalan arasında kaybolur gider. Öyle ki roman, yalan söyleme alışkanlığı olan ve uydurduğu yalanlar kadar uyduruk tarihsel belge üretecek kadar kimlik sorunları yaşayan Baudolino adlı bir öykücünün olay örüntüsüne ve diğer karakterlerin hem güncel ve hem de tarihsel olanı algılamalarına tesir eden bir anlatıma sahiptir. Yalanların, uydurmaların ve hezeyanların tarihsel gerçeklikle birbirine karıştığı romanda neyin gerçek, neyin hayal ya da uydurma olduğu içinden çıkılmaz bir labirente benzer ki gerçekle gerçek olmayan arasındaki zıtlık üstkurmacanın gereksinim duyduğu temel zıtlığı da oluşturmuş olur. Bu anlamda bir üstkurgu olarak eserde yazarın geleneksel yazım kuralları ve anlam çıkarma edimlerini ve tarihsel gerçekliği de sorgular ve hatta reddeder. Olası ve hatta gerçekte olmuş olanı okuyucuya aktarırken aynen resmi tarih yazımında olduğu gibi birtakım tuzaklar ve engebeler yaratır ki bu yönüyle metin çokbilinmeyenli bir denkleme benzetilebilir. Eco, Baudolino’da Türkler, Araplar ve dolayısıyla da Müslümanları hem karakterler olarak ve hem de betimleme ve örneklendirmelerinde, dönemin İstanbul sakinlerinin de onlar hakkındaki görüşlerini içeren birçok göndermede bulunur ki mezkûr karakterler arasında Salaheddin de bulunmaktadır. Bu çalışmada, yalan ve gerçeğin birbirine karıştığı ve bazen de birbirinin yerine geçtiği Baudolino’da türlü özellikleriyle betimlenen Türkler ve Müslümanlara ait romandan şavkıyan olası anlamlar tarih yazımı ve üstkurgu ilişkisi ekseninde değerlendirilecektir. Eco’nun Baudolino’sunda zikrettiği Türklerin ve Müslümanların tarih ve roman yazımı açısından olası anlamları tartışılacaktır.
The setting of Italian researcher and writer Umberto Eco’s novel titled Baudolino (2000) is Istanbul. Before writing the novel, the author came to Istanbul, wandered around the city’s streets and buildings to feel the historical and geographical atmosphere. The novel is set in the year 1204, during the 4th Crusades to be more exact, when Istanbul was captured by the Latins who demolished the city, disrespected the city’s Christian sites, plundered all the riches, and raped many of the city’s female population including the nuns in the monasteries. The reader gets lost in the various events mentioned and narrated in the novel, especially among the endless stories, narratives, and images made up by Eco’s compulsive liar character, Baudolino, and the historian Niketas of the Eastern Roman Empire who believes in Baudolino’s stories. The narrative account is so alluring that Baudolino, the liar and trickster, has the power to make up stories and fake historical documents that affect how the reader perceives the plot structure and the characters’ historical and literary qualities. Lies, made-up accounts, and even delusions are mashed with historical reality which turns the novel into a labyrinth where the novel’s insistence on metafiction finds the necessary conflict between the real and the unreal. Metafiction, in the text, entertains the reader as the author questions and, at times, rejects traditional writing conventions, meaning-making practices, and claims about historical reality and truth. Like traditional history writing, such writing encapsulates traps and hurdles that turn the text into an equation that is hard to solve. Eco, in Baudolino, includes the Turks, Arabs, and thus Muslims as characters and in its various portrayals of Istanbul and many other Eastern cities with their people among whom Salaheddin is a historically important one. In this study, meanings ascribed to the Turks and Muslims are analyzed within the relationship of history writing and metafiction. The paper also discusses probable meanings attached to the Turks and Muslims in terms of history and literary writing.