İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, cilt.14, sa.2, ss.387-400, 2023 (Hakemli Dergi)
Yapay zekâ teknolojilerinin gelişimiyle birlikte insan egemen pek çok alanda, tasarımcısını aşan düzeyde özgün ürün ve hizmetler ortaya çıkarabilen yapay zekâ sistemlerine her gün bir yenisi daha eklenmektedir. Yapay zekâ sistemlerinin hukuken kişi olarak tanınmaması ve ortaya çıkan ürün ve hizmetlerin ise sistem sahipleriyle doğrudan bir bağı kurulamaması neticesinde, fikri mülkiyet hukuku, sahipsiz haklar sorunuyla yüzleşmek zorunda kalan hukuk alanlarından ilki olmuştur. Çalışmamızda öncelikle, bir yapay zekâ sistemi olan DABUS’un çıktısı olduğu iddia edilen ve dolayısıyla DABUS’un “buluşu yapan” olarak işaret edildiği patent başvuruları ve bu başvurulara ilişkin ilgili ülkelerin tartışma ve soruna yaklaşımları incelenmiştir. Sonrasında uluslararası boyutta etki ve kapsam olarak hızla artan yapay zekâ sistemlerinin hukuki nitelik tartışmaları, “buluşçu yapay zekâ” çerçevesinde fikri mülkiyet hukuku boyutuyla ele alınmıştır. Yalnızca fikri mülkiyet hukuku açısından değil, yapay zekâ sistemlerinin etkin olduğu her alanda belirsizliklerin giderilmesi adına teknolojilerin hukukileşmesi sürecine hız verilmesi gerektiğini gösteren bu tartışmalar, gelişimin engellenmesinin aksine hem hukukun hem de teknolojinin geliştirilmesi için bir fırsat olarak değerlendirilmelidir
With the development of artificial intelligence technologies, a new one is being added every day to artificial intelligence systems that can produce original products and services in many human-dominated fields at a level exceeding the designer. As a result of the fact that artificial intelligence systems are not legally recognised as persons and the resulting products and services cannot be directly linked to the system owners, intellectual property law has become one of the first areas of law that has to face the problem of ownerless rights. In our study, the patent applications, which are claimed to be the output of DABUS, an artificial intelligence system, and therefore DABUS is labelled as the "inventor", and the discussions and approaches of the relevant countries to the problem regarding these applications are examined. Afterwards, the discussions on the legal nature of artificial intelligence systems, which are rapidly increasing in terms of impact and scope in the international arena, are analysed from the perspective of intellectual property law within the framework of "inventive artificial intelligence". These discussions, which show that the process of legalisation of technology should be accelerated to eliminate uncertainties not only in terms of intellectual property law, but also in all field where artificial intelligence systems are effective, should be considered as an opportunity for the development of both law and technology.