Arkeolojide Görüngübilim: Öz ve Anlam Sorunu


Usanmaz U. O.

Mediterranean Journal of Humanities, cilt.12, ss.229-247, 2022 (Hakemli Dergi)

Özet

Kültür tarihçiliğinin 1960'lı yıllarla etkisini kaybetmesiyle arkeolojide bilimsel, pozitivist, ve antropolojik yaklaşımlar ön plana çıkmaya başlamıştır. Ancak "Yeni Arkeoloji" olarak adlandırılan disiplinde değişen sadece araştırma nesnesi olmuş, araştırma odağına kişi yerine dünya konularak Aydınlanma Çağı'nın temsilci geleneği devam ettirilmiştir. 1980'lerden itibaren geliştirilen postyapısalcı ve yorumlayıcı arkeoloji ise maddi kültürün anlamlı bir şekilde yapılandırılabilir olduğunu vurgulaması bakımından önem arz etmiştir. Postyapısalcılığın bir bakımdan idealizme dönüş olduğu gerçeği son yıllarda kuramsal arkeolojide ontolojiyi baz alan akımların oluşmasına katkı sunmuştur. Son yıllarda görüngübilimsel arkeoloji bu akımlardan en dikkat çekeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Görüngübilim, arkeolojide peyzajların deneyimlenerek betimlenmesine dayanan bir araştırma yöntemi olarak kullanılmaktadır. Ancak gerek görüngübilimin arkeolojiye uyarlanabilirliği, gerekse de elde edilen verilerin nesnelliği araştırmacılar arasında tartışma konusu olmuştur. Güncelliğini koruyan bu tartışmalar ışığında beliren öz ve anlam sorunu bu çalışmada ele alınmıştır. Görüngübilimsel arkeolojide öz ve anlam sorununun aşılabilmesi amacıyla Heideggerci yaklaşıma karşı Deleuzecü bakış açısı önerilmiştir. Deleuze felsefesi görüngübilimsel arkeolojinin miras aldığı temsil edici unsurları ortadan kaldırmakla birlikte görüngübilimin arkeolojiye nasıl uyarlanması gerektiği konusunda da bir çıkış yolu sunmaktadır.

As historiography lost its influence in the 1960s, scientific, positivist and anthropological approaches to archaeology began to come to the forefront. In the discipline known as “New Archaeology”, the tradition of placing the research focus on the world instead of the person, characteristic of the Age of Enlightenment, continued while only the research object changed. Poststructuralist and Interpretive Archaeology, which emerged in the 1980s, have been important in terms of emphasizing that material culture can be structured in a meaningful way. The idealist nature of poststructuralism has contributed to the formation of ontology-based movements in theoretical archeology in recent years. Phenomenological archeology has emerged as the most notable of these movements. In archaeology, Phenomenology is used as a research method concerning experiential descriptions of landscapes. However, both the adaptability of phenomenology to archaeology and the objectivity of the data obtained have been the subject of debate among researchers. Having been brought to light in these ongoing debates, the problems of essence and meaning, are discussed in this study. A Deleuzian perspective has been proposed to overcome the problem of essence and meaning in phenomenological archeology, as opposed to Heideggerian approach. Deleuze's philosophy not only removes the representative elements that phenomenological archaeology inherited, but also offers a solution for adapting phenomenology to archaeology.