Aslan A., Erdoğan A. (Yürütücü)
TÜBİTAK Projesi, 2017 - 2020
Bu proje kapsamında Türkiye’nin coğrafik özelliklerini dikkate alarak belirlenen 16 bölge örneklenmiş ve bu alanlardaki populasyonlardan fenotipik (morfometri, tüy reflektansı ve erkek çağrı sesi) ve genetik (mt-DNA: D-loop ve Cyt-b ve 13 mikrosatellit lokusundan) veriler üretilmiştir. Bu fenetik ve genetik verilerle şu soruların cevaplanması hedeflenmiştir: (i) Türkiye’de hangi Alectoris tür/alttürleri vardır ve bunların yayılışları nasıldır? (ii) Türkiye’de yayılış gösteren Alectoris tür/alttürlerin kendine özgü fenotipik özellikleri var mıdır? (iii) Türkiye Alectoris tür/alttürleri genetik verilerle de desteklenmekte midir? (iv) Türkiye Alectoris tür/alttür/populasyonlarının genetik çeşitliliği nasıldır? (v) Türkiye Alectoris takson/populasyonlarının hem cins içindeki hem de kendi aralarındaki filogenetik ilişkileri nasıldır? (vi) Anadolu’nun Alectoris cinsinin çeşitlenmesindeki yeri (orijin merkezi olma vb.) nedir? (vii) Boğazlar sistemi bazı Alectoris taksonları için bir bariyer olarak iş görüp yayılış sınırı oluşturmakta mıdır? (viii) Türkiye takson/populasyonlarının filocoğrafik ve molekülerekolojik durumları nedir? (ix) Türkiye tür/populasyonlarının oluşturduğu (özellikle A. chukar x A. greaca) doğal hibrit zonlar var mıdır? (x) Türkiye’de doğal yayılış gösteren takson/poulasyonların gen havuzunda başka takson veya coğrafik populasyondan kaynaklı genetik kontaminasyon var mıdır? (xi) Türkiye takson/populasyonları genetik homojenleşme veya genetik kontaminasyon nedeniyle bir tehlike ile karşı karşıya mıdır ve koruma gerektirmekte midirler? (xii) Elde edilecek tüm veriler yetiştiricilik ve avcılık açısından nasıl yol gösterici olabilir? Fenetik ve genetik veriler, Türkiye’de Alectoris cinsine ait sadece kınalı keklik Alectoris chukar’ın yayılış gösterdiğine işaret etmektedir. Kaya kekliğinin Alectoris graeca doğal olarak ülkemizde yayılış gösterdiğine dair morfolojik veya genetik veriye ulaşılamamıştır. Bununla birlikte, Mt-DNA ve Microsatallite dizileri Anadolu’da morfoloji ve yayılışa dayalı olarak tanımlanan üç alttürlerin statüsünü desteklememektedir. Sonuçlar Anadolu’da türün populasyonlarının genetik yapısının hem geçmiş iklimsel değişimler ve Anadolu topoğrafyası hem de antropojenik taşınımların etkisi altında şekillendiğini göstermektedir. Ayrıca Holosen içerisindeki A. chukar populasyonlarında Anadolu içerisinde bir genişlemeye işaret etmektedir. Bu durum türün Anadolu’da halen dinamik bir demografi sergilediklerine işaretidir. Üç tarafı sularla çevrili bir yarımada olan Trakya populasyonu için İstanbul+Marmara+Çanakkale su kitlesi bir bariyer oluşturmakta ve Trakya populasyonunun Anadolu’da yayılış gösteren türdeşlerinden izole kalmasına neden olmaktadır. Trakya A. chukar’ın Avrupa’ya ulaştığı ve A. greaca ile temas ve dolayısıyla doğal hibritleşme olasılığının olduğu tek alandır. Veriler böylesi bir hibritleşmeye işaret etmemektedir. Genetik veriler Anadolu içerisinde Doğu-Batı ve Trakya şeklinde bir genetik yapılanmanın olduğunu ayrıca Çin B kladı kaynaklı kontaminasyonların varlığına işaret etmektedir. Anadolu’da mtDNA’ya göre %8, nu-DNA’ya göre ise %10-15 çin B kladı kontaminasyonu tespit edilmiştir. Bölgeler arasında en yüksek kontaminasyon %44 ile 4. Bölgede (Teke yarımadası) gözlenmektedir. Nu-DNA verileri Anadolu’da diyagonal üzerinde bir Doğu-Batı kontakzonu/hibritzon varlığına işaret etmektedir. Proje kapsamında elde edilen veriler ile şu sonuç ve önerilere ulaşılmıştır i) Anadolu Batı Paelarktiğin A. chukar türü için potansiyel köken ve çeşitlenme alanıdır, ii) Türün Anadolu’ya özgü gen kaynaklarının korunması bakımından Batı ve Doğu Anadolu genetik farklılığı dikkate alınmalı bölgeler arası hayvan salınımı yapılmamalıdır, iii) kınalı keklik yetiştirme çiftliklerinde genetik tarama yapılmalı ve olası çin b kladı kontaminasyonları tespit edilmelidir, v) doğaya salınacak kekliklerin kökenleri salınacak bölgeden olmalıdır, iv) Trakya populasyonu hızlı bir şeklide koruma altına alınmalıdır.